24- Yanan Taraf

3.4K 202 345
                                    

Hoş geldiniz ❤
Sonunu en sevdiğim bölüm sanırım:

Birer kahve yapıp sohbet ederken saat daha altı olmadan kalktı Emre. Ben de kapıda onu yolcu edip üzülmemesi gerektiğine dair telkinler veriyordum ki Emre'nin bahçe girişine dikilen gözlerini fark ettim.

"Hasiktir! Ne işi var bunun şimdi burada?" dedi sessizce.

Kahretsin... Akın daha bir saat vardı gelmene!

Çarçabuk şaşkınlığımı üstümden atıp yüzüme sahte ve kocaman bir gülücük yerleştirdim.

"Akın tanıyacak mı seni?" diye sordum Emre'ye dudaklarımı hiç oynamadan Akın'ın bize yaklaşmasına birkaç metre varken.

"Adımı soyadımı söylemezsem tanımaz." dedi Emre de aynı sahte gülüşün ardına saklanarak.

"Akın, hoş geldin." diyip yanımıza yaklaşmak üzere olan ona doğru bir adım attım.

Elleri cebindeydi. Duruşunu bozmadan yaklaşıp saçlarımdan öptü ve "Hoş buldum." dedi ama gözü Emre'deydi.

"Ne güzel denk geldiniz? Ben de sizi tanıştırmak istiyordum." diyip başladık ustadı olduğumuz yalan söyleme sanatına.

"Tanıştırayım. Akın, Kaan benim okuldan arkadaşım. Çok uzun zamandır yurt dışındaydı, yeni geldi. Kaan, Akın da..." diyordum ki Emre sözümü tamamlamama izin vermeden girdi araya.

"Merhaba Akın, Kiraz senden çok bahsetti. Memnun oldum." dedi ve elini uzattı.

Akın da Emre'nin elini sıktı ve "Memnun oldum." diye ekledi.

"Başka bir zaman mutlaka bir yemek yiyelim. Kaan şimdi tam da çıkıyordu." diyip Emre'yi sepetlemeye çalıştım ama Akın engel oldu.

"Biz de bir yere davetliydik ama daha vaktimiz var. Vaktin varsa bir kahve içelim Kaan." diyerek içeri davet etti Akın.

Ben Emre'nin gözlerine dik dik bakıp defolmasını kibar mimiklerle anlattım ama baş belası tabii ki böyle bir şey yapmadı. "Tabii, vaktim var. Geçelim." dedi. Ben hâlâ sırıtırken Akın önde eve girdik. Bir adım geride kalıp Emre'nin kolunu cimciklemeden edemedim.

"Sakın pot kırma." diye fısıldadım Emre'nin kulağına.

"Aa! Kiraz, mal mıyım?" dedi eski bir konuşmayı hatırlatıp gülerek. Bu da soru mu?

Emre ve Akın salondaki koltuklara karşılıklı oturmuşken beni de kahve yapmaya yolladılar. Bedenim mutfakta olabilir ama kulağım salondaki masanın üstünde kalmıştı. Pür dikkat onları dinliyordum. Akın resmen sorguya çekiyordu Emre'yi.

Tuhaf bir şekilde Emre her soruya ustalıkla cevap veriyordu. Oysa beni ilk anda ele verir sanmıştım.

Hemen kahveleri yapıp tekrar salona döndüm. Elimdeki tepsiyi masaya bırakıp Akın'ın yanına oturdum.

"Kaan'ın kahvesini nasıl içtiğini sormadın." dedi Akın.

"Tek arkadaşıyım, o kadar da olsun." diyip göz kırptı Emre.

"Meslek hastalığı sanırım. Sorguya çekmeden duramıyorsun." diyip Akın'ı iğneledim biraz. Sussun artık.

"Sen istersen hazırlan." diyip geçiştirdi Akın beni. Hazırlanmam lazım evet ama bunları yalnız bırakmaktan çok korkuyorum. Biraz daha oyalanıp oturdum yanlarında.

İyi ki kahve fincanları küçük de çabuk bitti. Kahve biter bitmez de Emre'ye kısaca "Hadi git." dedim.

Emre'yi yolladıktan sonra sorguya çekilmemek adına hazırlanıyorum bahanesiyle kendimi odama kapattım. Mürdüm rengi, midi boy, pileli bir etek ve üzerine de şifon, bej bir gömlek giyip çıktım odadan. Çantamı ve ayakkabılarımı da giyince hazırdım.

MUHBİR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin