Hoş geldiniz :) Medyada Kiraz var. Yine karakter seçim uzmanım minikpoca tarafından seçildi ❤
Keyifli okumalar ❤Ben, Kiraz Göksu. Ege'de cennet gibi bir köyde doğdum. Temiz havası, denizi, çocuk sesleriyle dolu bi' köy burası. Şehrin kalabalığından uzak ama şehre o kadar uzak olmayan bir köy. Babam çiftçilik yapar, annemse ev hanımı.
Annem babamın ikinci eşi. Önceki karısından uzun süre çocuğu olmamış babamın, sonunda hamile kalıp da ilk çocuğunu doğururken de ölüvermiş kadıncağız. Tabii çocuk da o gecenin sabahını görememiş. Erkekmiş ama biliyor musunuz? Bu önemli.
Babam bekar kalınca devreye büyükler girmiş ve annemle evlenmiş. Aralarında on beş yaş fark olduğu için annem ondan daha çağdaştır, zihnen de öyledir yaşam tarzı olarak da. Tek çocukları ben olmuşum, benden sonra da olsun istemişler ama demek ki benimle zirvede bırakmaları daha doğru olmuş. Canım kendim.
Buna rağmen babamın benden pek memnun olduğunu söyleyemem. İçinde hep bir erkek çocuk isteği var, hele de ölen ilk bebeği erkekken beni pek sahiplenmedi desek doğru olur. Kusura bakma baba, doğarken şeyim olsun diye sipariş etmeyi unutmuşum. Tekrar doğarsam söz sipariş edeceğim...
On sekiz yaşındayım, bugün çok başka bir gün. Geçen ay verdiğim üniversite tercihlerimin açıklanması gerekiyor bugün. Annem beni el bebek gül bebek okuttu şimdiye kadar, ben de onun yüzünü kara çıkarmadım. Babam okumama pek taraftar değildi ama annemi yenemedi. İstediğim bölümü, mimarlığı yazdım. Zaten evden ayrılmak zorunda kalacağım, köyden şehire her gün gidemem. Madem gideceğim ben de başka şehirleri yazayım dedim. İlk sıraları İstanbul, sonrasını İzmir ve Ankara gibi şehirler aldı. Puan da iyi, neden olmasın ki?
Holdeki sedirin üstüne oturup bağdaş kurmuş, elimdeki telefona bakıyordum. "Ne diyorlar? Neresiymiş?" diye sırtımın üstünden elimdeki telefona bakmaya çalıştı annem merakla.
"Dur dur, sistem yavaşladı. Yoğunluk var." dedim gülerek. Hâla kafasını uzatıyordu telefona.
"Neresiymiş?" diyerek babam girdi içeri. Elindeki su bidonunu umarsızca attı kapının önüne. Düşen plastik bidon tıkırdarken babamda üstünü başını düzeltiyordu. Bana neresi olduğunu sordu ama sesi "Söyleme! Umrumda değil." dedi. Bir insanın sözüyle sesi nasıl farklı şeyler söyler ki?
Ben gözlerimdeki hayal kırıklığıyla babama bakarken annem "İstanbul!" diye bağırıp boğazıma sarıldı. "Ne?" dedim şaşkınlıkla. Sayfa yüklenmiyor diye kızıyordum, ben babama bakarken yüklenmişti ve müjdeyi vermek anneme düşmüştü.
"Gözümüz aydın!" dedi annem gözlerinden sevinç göz yaşları düşerken. Onun sarılmasını engellemeden telefona baktım. Okan Üniversitesi yüzde yüz burslu mimarlık kazanmıştım. Burası ikinci tercihimdi, ikinci de tutturmuştum işte! Sonunda Allah'ım...
"Neresi neresi?" dedi babam tek kaşını kaldırıp iğrenerek bana bakarken. Hızlı adımlarla yanıma geldi.
"İstanbul..." diye mırıldandım. Annem tehlikenin farkına vardı, bana sardığı kollarını çekti.
"Ben sana buradan başka yeri yazmayacaksın demedim mi lan?" diye kükreyen babam bana vurmak için elini kaldırdı. Gözlerimi kapatıp, elimle başımı koruyup gelecek acıya hazır oldum. Alışkındım; dişini sık, başını koru, yerdeysen dizlerini karnına çek ve karnını tekmelerden koru... Bir rutin, muhteşem bir rutin(!)
Gelen tokatın etkisiyle saçlarım savruldu. Hiçbir şey demedim. Annem girdi araya. "Onunla gurur duyacağına dövecek misin? Kızın derece yaptı derece!" diye bağırdı. Şimdi ona saracaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHBİR (Tamamlandı)
Aksiyon+18 içeren bölümler vardır. Bölüm adı yanında belirtilmiştir. -Bir gün ölürsem, günlüğümü okumadan gömmeyin beni. ~~~ "Eyvah!" diye bağırdı taksici, adamın aracının halini görünce. "Çek sağa! Yardım edelim!" dedim telaşla. "Abla görmüyor musun? A...