15- His

3.5K 267 575
                                    

Hoş geldiniz ❤

"İs hadi yürü!" diyip kolumdan çekti Emre.

"Akın'a bir şey oldu!" dedim. Sessizdim ama telaşım sessizken bile belli oluyordu.

"Olduysa oldu yürü yoksa sana bir şey olacak!" diyip kolumdan sertçe çekti ve arabaya tıktı beni.

Arabayı çalıştırır çalıştırmaz "Akın'a bir şey oldu!" diye bağırdım.

"Sus!" diye o da bağırdı.

Ellerimle yüzümü kapatıp sakinleşmeye, Akın'ın iyi olduğunu düşünmeye çalıştım ama olmuyor. Bıçağın sesini duydum, acı içinde bağırdığını duydum, ona bir şey oldu.

"Emre nolur geri dönelim! Sen git ben döneyim lütfen. Yaralandı, ona bakmam lazım." diye şuursuzca yalvardım.

"Biraz daha geri dönme lafı edersen gerçekten sinirleneceğim artık!"

Kalbim sıkışıyor sanki. Göğüs kafesim dar gelmeye başladı. Kalbimi avuçları arasına alan biri atmasını engellemek için sım sıkı bastırıyor tüm gücüyle. Ben buna dayanamıyorum.

Gözümden birkaç damla yaş düştüğünde Emre'nin gözü bana kaydı ama bir şey demedi.

Hızla benim evimin önüne park edilen arabadan inip beni eve doğru sürüklemeye başladı. Eve girdiğimiz an "Birilerini arayıp soramaz mısın? Neyi var öğrenemez misin?" diye sulu gözlerimle sordum ona.

"Elini yüzünü yıka, üstünü değiştir gel. Ben de haber almaya çalışayım." dedi. Sırf kabul etsin diye koşarak odama gittim.

Hayatımdaki en hızlı üst değiştirme ve makyaj silmesinden sonra koşarak salona geçtim. Emre'nin telefonu masanın üstündeydi, görüşme yapmış olmalı.

"Ne oldu? Haber aldın mı? İyi mi?" dedim koşar adım yanına giderken.

"Yok, haber falan alamadım. Sabahı bekleyeceksin."

"Yalan söyleme bana. Tanıyorum seni şu an yalan söylüyorsun. Ne dediler? Çok mu kötü Allah aşkına?" dedim sesim titrerken. Haber almış ama bana söyleyemiyordu.

"Ya... Gel otur şöyle." diyip koltuğa yönlendirdi beni. Nefes alamadım bi' an.

"Ne oldu?" diye fısıldadım göz yaşlarım kendini özgür bırakırken.

"Durumunu bilmiyorum. Sadece hastaneye kaldırmışlar." dedi.

"Ne?" diye bir çığlık fırladı ağzımdan.

"Sakin ol, belki bir şeyi yoktur. Bilgimiz yok." derken eli sırtımda geziyordu teselli etmek istercesine.

"Belki de vardır." dedikten sonra hemen ayağa kaltım "Ben yanına gideceğim. Böyle olmaz! Delirmek üzereyim! Gitmem lazım!" diyip üzerimdeki pijamalara aldırmadan kapıya yöneldim.

"Kiraz! Saçmalama!" diyip Emre kolumdan tuttu hızla ve kapıyı kapattı.

"Onu görmek istiyorum!"

"Şimdi gidersen kendini yakarsın! Saate bak, bu saatte ona gidemezsin!" diye bağırdı bana.

Saat üçtü. Bu saatte ne bahane bulup gidebilirdim ki Akın'a? Ne bahane edersem edeyim çok dikkat çekerdi ve o baskında olduğum kesinleşirdi ama şu an... Of!

Emre beni tekrar salondaki koltuğa otutturunca konuşmaya başladı.

"Sabah mesai daha başlamadan bir yalan bulur gitmeni sağlarım ama sana yalvarıyorum şu an sakin ol. Kimin için kendini yakacaksın bi' bak!"

MUHBİR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin