19- Üç Yüz Altmış Beş

3K 214 485
                                    

Hoş geldiniz ❤

Tam tahmin ettiğim gibi olmuştu. Akın'ın evden apar topar çıkma sebebi Uğur'a baskın yapmaktı.

Keşke o baskın bir işe yarayacak olsa. Keşke Uğur'u hapiste tutabilecek olsalar da ben ellerimle göstersem yerini ama sonucu tahmin etmek çok kolay.

Göz altına alınırlar, Uğur bir şekilde aklanır çıkar ve engel olamadım diye bana saldırır. Bundan adım kadar eminim. Bu yüzden baskını engellemekten başka çarem yoktu.

Bu anlattıklarımı Akın gittikten sonra uzun uzun yazdım günlüğüme. Göz yaşlarıma aldırmadan tüm sebepleri anlattım Akın'ın yüzüne karşı anlatıyor gibi. Sanırım yazarak da olsa anlatmasam artık akıl sağlığımı kaybedecektim.

Saat hayli geç oldu. Emre'yi arayıp baskından kurtulduklarını öğreneli iki saat oldu ama Akın ne aradı ne de geldi. En sonunda dayanamayıp ben aradım.

"Akın, iyi misin?" diye sordum telefon açılınca.

"İyiyim, emniyetteyim." dedi. O kadar kötü geliyordu ki sesi, kendimden daha da tiksindim. Sebebi bendim işte... Benim eserim!

"Sesin çok kötü geliyor. Yanına gelmemi ister misin?"

"Yok gelme, görme beni bu halde. Toplantı yapılacak, ondan sonra geç olmazsa gelirim sana." dedi soğuk soğuk.

"Geç olsa da gel. Bekliyor olacağım." diyip kapattım. Kapattığım an deli gibi ağlamaya başladım. Kendimden o kadar nefret ediyorum ki bu duygu herhangi birine duyabileceğiniz en güçlü duygudan bile daha esir edici. Kendinizden tiksinip yine kendinizden kaçamamanız, kendinize mecbur olup ama aynı zamanda yok etme isteğiniz kalbinizde somut bir hasara bile yok açabilir. Göğüs kafesimin dar geldiğini hissediyorum. Canım çok yanıyor. Somut bir yaram varmış gibi acıyor.

Yine de asıl canımı yakan kendi düştüğüm rezillik değil de Akın'ı üzüyor olmamdı. Kim bilir başına nasıl bir bela açtım? Çok zor bir durumda kalmış olmalı. Annem ve Akın arasında tercih yapmamdı bu işin kısa özeti. Benim kimi seçtiğim açıktı ama Akın'a dayanamıyordum.

Saat sabaha karşı dörttü. Ben yeni yeni ağlamayı kesmiş, göz yaşlarım iç çekişlerime dönmüşken kapı çaldı. Hemen kendimi toplayıp koştum kapıya.

Akın'ın saçları kabaca dağılmış, yüzü asık, ceketini çıkartıp tek omzuna atmış, perişan bir haldeydi. Beni görür görmez sım sıkı sarıldı. Ona sarılmak için parmak uçlarımda yükselmem gerekti.

"Geç hadi kapıda durma." diyip çektim kollarımı ondan. Salona geçip koltuğa oturduğunda omzuları yorgunlukta çökmüş gibi duruyordu.

Yanına oturunca tekrar sarıldı bana. Gerçekten bu kadar ağır bir şey yaşatmış olmamalıyım.

"Aç mısın? Ya da bir şeyler içmek..." diye sordum.

"Sadece uykuya ihtiyacım var." dedi. Yanından kalkıp battaniye getirdim yatak odasından. Koltuğun en köşesine oturdum. Akın başını karnıma yakın bir yere konumlandırıp uzandı. 

 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
MUHBİR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin