1-✴Siyah Gökyüzü✴

81.9K 1.9K 434
                                    

Buraya umutlu günler koydum. Şimdilik uzak gibi görünüyor ama kim bilir birazdan uzanıp dokunursun?📍
__________________________💦

"Efsun"

"Masa 7"

Alper'in bana uzattığı tepsiyi alıp yönümü masa 7 tarafına çevirip, ilerledim. Müziğin ritmiyle dans eden, içtikleri içecekler yüzünden, kafayı bulan müşterilere çarpmamak adına daha dikkatli davranarak tepsideki viskileri dökmeden yürümeye çalışıyordum.

Bugün bar her zamankinin aksine daha kalabalıktı ve bu beni her zamankinden daha çok yormuştu, zorlukla yürüyordum. Bacaklarımdaki sancı gittikçe etkisini daha fazla hissettiriyordu. Dokuz saatin neredeyse sekiz saatini ayakta geçiriyor ve insanlarla sürekli iletişim içinde oluyorsunuz tabii ki bitik halde olmam olağandı.

Elimdeki tepsiyi kazasız, belasız dökmeden ilerlemeye devam ederken, viskileri isteyen müşterilerin masasını gördüğümde iri yapılı iki erkeği, koltukta yayılarak oturmuş, sohbet ederken buldum.

Masaya doğru ilerlerken göz ucuyla ikisini süzdüm. Koltuğun sol tarafındaki adam pürüssüz yüzü, siyah tişört, dar siyah pantolon giymiş, kulağında ise halka demir küpeleri vardı. Hemen yanı başındaki adamsa kirli sakallı, beyaz tişört, mavi pantolonu ve deri ceketiyle oldukça havalı duruyordu.

Masaya ulaştığımda ikisinin de bakışları beni buldu. Yüzüme hafif bir gülümseme ekleyip, viskilerin her birini, önlerine doğru koyarken, onlara bakmamaya çalışıyordum. Ama ikisinin bakışlarının ben de olduğunu hissedebiliyordum.

"İyi eğlenceler." Diyerek, hemen arkamı dönüp bar tezgahına ilerledim. Bakışlarının hala sırtımda olduğunu hissedebiliyordum. Her ne kadar bu davranışlarından nefret etsem de burada çalıştığım zaman boyunca bunlara katlanmam gerekiyordu. Başka bir seçeneğim yoktu. Sırf bir kadın olarak burada çalıştığımdan müşteriler tarafından, edepsiz lafları işitmişliğim ve hatta tacize bile uğramışlığım oldu.

Kahretsin ki bu işi bırakamıyorum çünkü başka bir yerde lise mezunu ya da üniversite mezunu olmadan kolayca işe alıp, çalıştırmıyorlardı. Öyle ki istanbul gibi bir şehirde işsizlik tavan yapmışken, benim gibi hiçbir bölümü bitirememiş birini almamak için binbir türlü nedenleri olurdu. Elimden gelse bir dakika bile burada çalışmam ama başka gidip çalışabileceğim yer yoktu. Olsa bile benim gücümün sınırından fazlaydı.

Bir de bu kadar maaşı yüksek değildiler. Başka yerde çalışırsam ordaki maaşımla sadece kiramı ödeyip ay sonunda ise dımdızlak ortalıkta kalacaktım. Buna katlanamazdım. Ama burası az da olsa ay sonunu götürebileceğim için işime çok yarıyordu.

Yalnız yaşasam bile burada ki hayatın pahalılığından geçinmek beni çok zorluyordu. Öyle ki kimsesizseniz. Anne mi küçükken kaybetmiştim. Yüzünü bile hatırlayamıyorum. Sadece bir kaç resmi vardı elimde.

Babam şair ruhlu ince düşünceli bir insandı. İnce fikirli biri olduğundan erken yıpranmıştı. Duygu ve düşünce girdaplarında nefesi kesilene kadar boğuşmuş yorgun düşmüştü. Tabi canından çok sevdiği Annemi kaybedişiyle de acıları katlanmıştı. Ama bana hem ana hem baba olmuştu. Onun sayesinde hayata karşı direniyordum.

Beni çok düşünürdü. Okutmak için elinden geleni yapar, savrukluğu tembelliği affetmezdi. Bu yüzden bana gözü gibi bakar, çok değer verirdi. Bana insan olmayı, erdemli olmayı zengin olmaya, tercih etmemi sağlayan, arkamda dağ gibi babam var diyordum. Ta ki babamın da elimden alındığı o kara güne kadar. Ne yazık ki  Babam 2 yıl önce karşıdan karşıya geçerken, alkollü bir sürücünün, çarpması sonucunda oracıkta beni bu hayata karşı yapayalnız bırakmıştı.

TUTSAK  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin