3-✴TUTSAK✴

46.4K 1.3K 1.1K
                                    

Sen gecemde ki yıldızları ve gündüzümde ki güneşi, yanında götürdün.
Sonunda ise sadece karanlıkta ki bulutlar kaldı.
__________________________💦

Uykuyla uyanıklık arasında geçmişe dair anılarım canlanıyordu;

"Baba benim ne okumamı istersin? Senin istediğin mesleği yapıp benimle gurur duymanı sağlamak istiyorum. Bu yüzden içinden geçen mesleği söyle bana baba."

"Kızım elbette senin istediğin, sevdiğin meslek daha önemli.
Bunu hayatın boyunca yapacaksın. Bu yüzden senin seçmen daha doğru. Ama benim fikrimi de öğrenmek istiyorsan cevaplayabilirim. Benim minik kızım, doktor olup, hayat kurtarıp, insanlara umut olmasını çok isterim.
Benim gönlümden geçen budur.
Senin bu mesleği yapacağına inanıyorum, canım kızım."

"Doktor olacağım baba. Senin de dediğin gibi insanlara umut olmak istiyorum. Bu yüzden elimden geldiğince ders çalışıp doktor olacağım. Seni gururlandıracağım baba."

"Hey, şşht, heey! Uyansana."

Omuzum da hissettiğim dürtülerle gözlerimi usulca açtığım da yanımdaki adamın, arabadan inmiş, kapı kenarından tutmuş, bana baktığını gördüğümde tedirginlikle, yaslandığım koltuktan doğruldum. Uykudan yeni uyanmış olmanın verdiği uyuşukluğuyla ne olduğunu anlamakta güçlük çekiyordum.

"Çık şu arabadan!"

Aniden sesini yükseltmesiyle korkup, hemen kendimi toparlayarak, arabadan indim. Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde sık ağaçlarla çevrili ormanlık bir alanda olduğumuzu fark ettim. Tam karşımda da 2 katlı, koyu yeşil bir ev ve evin etrafında siyah giyinimli adamlar vardı.

Böylece kaçma şansımın hiç kalmadığını anladığım sırada beni yakalayan adam, kolumdan tutup sertçe ileriye doğru itekleyince;

"Az yavaş ol. Bana böyle davranacağın hiçbir şey yapmadım!"

"Senin dilin çok uzun biliyor musun? Bunun yüzünden her an canından bile olabilirsin. Kapa çeneni de yürü!"

Kendini ne sanıyordu bu herif?
Beni yine öne doğru itekleyince onu durdurdum.

"Pislik herif bırak kolumu."

Kolumu geri çekmeye çalıştım. Ama gücüm yetmediği için yerinden bile kıpırdatamadım. Tuttuğu kolumu aniden bıraktığında geriye doğru sendeledim. Daha kendime gelememiştim ki suratıma inen tokatla dizlerimin üzerinde yere kapaklandım.

Canım hem çok yanıyor hem de tükenmiş bir vaziyetteydim. Patronumun öldürüldüğünü gördüğüm yetmezmiş gibi kimseden görmediğim şiddeti lanet bir heriften görüyordum. Bu çok fazlaydı. Dayanacak gücüm kalmamış,
Ne olacaksa olsun istiyordum.

Ellerim yere düştüğüm de sürtündüğü için küçük sıyırıklar oluşturmuş, acıyordu. Adi herif kolumdan tuttuğu gibi beni tekrardan ayağa kaldırıp eve doğru yürüttü. Kapıya geldiğimiz de bir kaç kez kapıyı sertçe çaldı. Çok geçmeden siyah giyinimli bir adam kapıyı açmıştı.

"Patron, odasında mı?"

"Odasın da."

Bir baş hareketi yaptı. Ve beni merdivenlere doğru ilerletip yukarı çıkarmaya başladı. Çok hızlı tırmandığından takılmamak için büyuk bir uğraş veriyordum. Hiç gücüm kalmamış, yürümeye bile mecalim yokken azıcık insan gibi davransa ne olurdu sanki?

Siyah boyalı olan dar bir koridora girdiğimiz de beni az ileride ki kapıya doğru daha sertçe çekiştirdi. Etrafın komple siyah olması endişelerimin artmasına neden oluyordu. Kapıyı yumruk yaptığı eliyle 2 defa vurdu. İçerden gelen "Gel" sesiyle kapıdan önce kendisi girdi. Ardından beni de arkasından içeriye soktu.

TUTSAK  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin