Bazen üzüntüler, gözyaşlarının uzanamayacağı kadar derindedir.
_________________💦"Efsun!"
Adımın seslenilmesiyle gözlerimi usulca açtığımda beni uyandıranın Ali olduğunu fark ettim. Işıldayan mavilikleri benim uyandığımı görünce parlaklığını artırmıştı.
"Hadi kalk, bir şeyler ye."
Yorgun bedenimi doğrultmak için kaldırdığımda Ali'nin kolları bedenimi sarıp doğrulmamı sağlamıştı. Geriye yaslanırken gözlerim bacaklarının üzerindeki kahvaltılıklarla donatılmış tepsiyi buldu.
Benim için kahvaltı tepsisi getirmişti. Yüzüme minnetle bir gülümseme ekleyip almak için ellerimi uzattım ama izin vermedi.
"Hayır, sen dokunma. Ben yedireceğim."
"Ama Ali bey zahmet etmeyin. Ben yiyebilirim."
"Hayır, dedim!" Hafif sinirlenmiş bir ifadeyle gözlerini bana dikip tepsideki çatalı eline almıştı. Peynirden bir dilim alıp çatalı bana yönlendirdi. Ağzımı açıp açmamak arasında kalmıştım.
"Aç ağzını Efsun!"
"Ali..." Peyniri ağzıma tıkmasıyla susmak zorunda kalmıştım.
"Sus, sadece ye!"
Ali bir süre ağzıma doyduğum halde bir kaç şey daha tıkıştırıp bırakmıştı. Masanın üzerindeki şurupları gece yaptığı gibi içmemi sağlamıştı.
Bir kaç gün önce bana sinirlenip günlerce yüzüme bakmayan Ali, şimdi öylece durup beni izliyordu. Acaba bana hala kırgınmıydı? Bana olan güvenini sarsmıştım. Her ne kadar ben çalmamış olsamda benim yaptığıma inanmıştı. Affetmiş miydi beni, yoksa görmezden geldiği için mi yanımdaydı?
"Beni çok korkuttun Efsun. Bundan sonra daha dikkatli ol!"
"Korkuttuğum için özür dilerim."
Tuğçe'yi ele vermemek adına;
"Nasıl oldu bilmiyorum, sebze almak için gitmiştim. Ama kapı kapanınca içeride kilitli kaldım."
"Özür dileme Efsun, bir şeye ihtiyacın olursa korumalardan Serhat'a söyle. Kendi başına iş açma. Tamam mı?"
"Tamam."
"Nasıl hissediyorsun?"
"İyiyim, efendim."
"Bugün işe gitmeyeceğim o yüzden seni aşağı götüreyim mi? Sıkılırsın burada."
"Olur." enazından yat, uyu demedi. Günlerdir o kadar uyuyorumki uykucu olup çıkmıştım.
Ali onayımı alır almaz üzerindeki tepsiyi baş ucumdaki masaya bırakıp yataktan kalktı. Ben üzerimdeki örtüyü kaldırarak, ayağa kalkacaktım ki Ali izin vermeyip beni kucağına almıştı bile.
"Ben yürüyebilirim. İndirin beni, lütfen." Ali beni hiç umursamayarak kapıya ilerlemişti bile.
"Efendim, ben üzerimi bile giyemedim!" deyince anlık duraksadı.
"Sorun değil. Yavuz evde değil. Ayrıca korumaların sana bakacak cesaretleri olmadığı için takma!"
Çıplak bacaklarımdaki elini çekip beni bırakmadan, kapıyı açtı. Yavaş adımlarla merdivenlerden iniyordu.
"Ya siz?" Mavilikleri beni bulurken yüzünde hınzırca bir sırıtma oluştu.
"Ben her şeyi gördüm zaten. Sıkıntı yok."
Ciddi miydi bu herif? Utancımdan yanaklarımın al al olduğunu hissedebiliyordum. Tek kelime bile edemedim. Ama kalp atışlarım o kadar hızlıydı ki kalp atışlarımı duymasın diye göğsümü hafif geri çektim. Ama bu yaptığımla burnuma derin derin çektiğim kokusundan çok uzak olmasamda mahrum kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Teen Fiction"Benden seni özgür bırakıp gitmeni isteyeceksin ama bu mümkün değil" "Neden? Polise ihbar etmeyeceğim benden ne istiyorsun!" "Seni bırakamam bu zamana kadar işlerimde bir pürüz çıktığında hemen hallederdim. Ama ben kararımı sana bir şans vermekte kı...