Aklımı kaçırmışım, delinin teki gibi.
Her şey darmadağın, öyle yaşıyorum.📍
__________________________💦Karşımda yirmiye yakın siyah giyimli adamlar, bir o kadar da görünüşünden pahalı olduğunu belirten siyah arabalarla doluydu. Siyah giyimli adamlar, daire şekli oluşturmuştu.
Orta kısım da ise bir adamın önün de kafasına silah doğrultulmuş,
yerde diz çökmüş, patronum Serkan Bey'i ateş etmemesi için yalvarırken görmemle şokun dibine vurmuştum. Bir adım geri çekilip, omzumu hafifçe duvara yasladım. Ayakta durmakta zorlanıyor ne yapacağımı bilemez şekilde kalakalmıştım.
Patronum yüksek sesle bağırıyordu."Abi yapma! Abi bir daha arkandan iş çevirmem! Yemin ederim.
Öldürme beni. Nolur yapmaa!""Kes lan sesini unuttun mu?
Ben senin gibi şerefsizlere, ikinci şans vermem bir de bana ihanet etmişse asla!"Buradan hemen gitmeliyim düşüncesi kafamda bağırırken, Tüm vücudumu yakalanma endişesi sarmıştı. Ahh bunu düşünmek bile korkumu hat safhaya çıkarırken bi tarafımda ne olduğunu öğrenmek için deli gibi durup görmek istiyordu.
Gitme tarafım ağır bastığı anda yönümü ters yöne çevirmiş gidiyordum ki patronumun yalvaran sesi yarıda kalmış, bir el silah sesini duyup, arkamı dönmemle patronumun bedeninin, onu vuran adamın ayaklarının önüne düşüşünü öylece izledim.
Nefesimi tutmuş, ellerim delicesine titriyordu.Destek almak için titrek elimi yanımdaki kapı koluna uzatıp tuttum.
Gözlerimin önünde, patronumun yerdeki cesedine, gözlerim sonuna kadar açılmış şekilde bakıyordum.'Burdan hemen gitmeliyim gitmeliyim!'
Tekrar geldiğim yöne dönüp gidecekken, adamın etrafında ki siyah giyimli biri, beni gördüğünde an kalbimin durduğunu sandım. İşte şimdi hapı yuttum. Adama parmakla beni gösterirken, bağırdı;
"Orada biri var!"
O anda bütün gözler olduğum yere, yani bana döndü. Elinde silah olan adamla göz göze geldik. Koyu siyah saçlarından bir kaç tel alnında usulca yer edinmişti. Gözleri ise gecenin koyu gökyüzüsü gibi karanlıktı. Elindeki silahı bana doğru yöneltiği anda hemen ters yöne koşmaya başladım. Arkamdan bir silah sesi duyduğumda o merminin arkamdaki kapıya isabet ettiğini gelen sesten anlarken koşmaya devam ettim.
Koridordan tekrar barın içine girerken durmadım. Durursam hayatımın en berbat kararını vermiş olurdum. Kalabalık insan topluluğun arasından çarparak koşuyor, önüme bile zor bakıyordum ki aniden önüme çıkan, elinde bardak dolu tepsi ile geçmeye çalışan, garsonla çarpıştık.
Garson elinde ki bardaklarla kalça üstü yere düştüğünde bile durmadım. Cam kırıklarına basarak çıkışa doğru koşmaya devam ettim. Beni yakalarlarsa hayatta kalmamın mümkün olmayacağı belliydi. Koşarken etrafımdaki insanlara sertçe çarpmamın etkisiyle omuzlarım acı veriyordu. Mekandan dışarı çıkıp sol tarafımdaki caddeye doğru koşmaya devam ettim.
Nefesim kesiliyor, karnımın alt kısmı ağrımaya başlarken. Arkama bakma ihtiyacı duydum. Adamların hala peşimde olduğunu bir de çok fazla yaklaştıklarını görünce büyük bir hayal kırıklığı ve acıyla koşmaya devam ettim. Peşimi bırakmaları için içimden adeta yalvarıyordum.
Önüme dönerken nereye gittiğimi bile bilmiyor, tek derdim peşimdeki adamlardan kurtulmaktı. Çok zaman geçmedi ki aniden saçlarımda bir el hissettim. Saçlarımdan tutulup sertçe geriye çekilmemle çığlığı bastım. Adam diğer eliyle ağzımı kapattığında;
"Bir kez daha lanet çeneni açarsan kafana sıkarım!"
Büyük bir korkuyla başımı tamam dercesine salladım. Saçlarımdaki elini hızla çekerken acıyla inledim. Ağzımdaki elini de çekerken, beni kolumdan sertçe tutup, ileriye doğru yürüttü. Karşımda siyah giyimli iki adam, nefes nefese bize bakarken kolumu tutan adam;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Teen Fiction"Benden seni özgür bırakıp gitmeni isteyeceksin ama bu mümkün değil" "Neden? Polise ihbar etmeyeceğim benden ne istiyorsun!" "Seni bırakamam bu zamana kadar işlerimde bir pürüz çıktığında hemen hallederdim. Ama ben kararımı sana bir şans vermekte kı...