Dayanılmaz olan aslında
yaşam değilmiş,
İnsanlarmış.
__________________💦Bir süredir kapıya yaslı olan başımı kaldırarak, bir adım geri çekildim. Ali'yi bulmalıydım. Ona her şeyi anlatmalı, Tuğçe'nin gerçek yüzünü görmesi gerekiyordu. Adımlarım kapıdan çekilip, karanlık koridorda ilerlemeye başladım. Ali ile koridorda yürüdüğümüzde karşıma herhangi bir duvar falan çıkmamış rahatça yürümüştük.
Bu yüzden adımlarımı hızlandırıp ay ışığının, hafiften aydınlattığı yere doğru yürüdüm. Korku ve endişe içerisinde ilerledim. Haklı çıkmıştım. Hiçbir engelle karşılaşmamış, rahatça salona gelebilmiştim. Gözlerim Ali'yi ararcasına etrafta dolandığında her ne kadar uzakta olsam büyük boydan cam ile dışarıda gördüğüm korumalarla bakışlarım o yönde takılı kaldı.
Adımlarımı daha iyi görmek adına cama doğru ilerlettim. Cama yaklaştıkça koruma sayıları daha fazla artıyordu. Öyleki kırka yakın koruma daire şeklinde durmuş, bazıları etrafı gözlerken, bazılarıda önlerindeki adama bakıyordu.
Bakışlarım korumaların baktığı tarafa döndüğünde onu görmüştüm. Tıpkı o gece olduğu gibi, önünde yalvaran bir adam, heybetli vücuduyla, tüm güçleri elinde bulundururmuşçasına, karşısında, elleri cebinde, dimdik durmuştu. Gözleri, önünde, dizleri üstüne çökmüş, yalvaran gözleriyle, yardım dileyen adamdaydı.
Gözlerim Ali'den ayrılıp etrafta oyalandığında Yavuz'u bir ağaca yaslanmış, kollarını göğsünde bağlamış, gözleri önünde yaşananları tepkisizce izlerken görmüştüm.
Ardından bakışlarım tekrar yardım dileyen adama dönmüştü. Ali sağ tarafında duran Serhat'a cebindeki elini çıkarıp, avucunu açarak uzatmıştı. Serhat, yüzüne bile bakmayan adama, karşı ne yaptığını anlayarak, elinde yeni farkettiğim baltayı kaldırıp, sopa kısmına çevirerek Ali'nin avucuna koyarken Serhat'ın elinin üst kısmında iki siyah çapraz dövme olduğunu farkettim. Ali'nin göğsündeki dövmeyle bir ilişkisi mi vardı acaba?
Bakışlarım daire şeklinde durmuş olan korumaların, elinin üst kısmını kıskacına almıştı. Evet onlarında ellerinin üst kısmında Serhat'ın dövmesinden vardı. Bu ne anlama geliyordu? Neden tüm korumaların dövmesi aynıydı. Aralarında benim bilmediğim anlamadığım nasıl bir bağlantı vardı.
Gözlerim tekrar Ali'yi bulduğunda Serhat'ın verdiği baltayı elinde öylece tutuyor, mavilikleri cesaretinden ödün vermezcesine gözlerini önündeki adama dikmişti. Konuşmuyordu. Ama bakışları konuşmamasına yetecek kadar korkutucuydu.
Gözlerim elindeki baltayla gergin yüzünde gezinip duruyordu. Her an ne yapacağını kestiremiyor, korkuyla izliyordum. Aklım yerinde değildi öyleki neden buraya geldiğimi bile hatırlamıyor durumdaydım.
İşte o an öyle bir şey oldu ki nefesim kesilmiş gözlerime iğne batarmışçasına bir acı hissetmiştim. Biliyordum ki patronumun ölümünü görmem zihnimde yer edinmişse de bu gördüğüm benim zihnimden asla çıkmayacaktı.
Tanımadığım bu adamın o hali, gözlerimin önünden bir daha gitmeyecek, hayatım boyunca olur olmaz bir zaman diliminde, zihnimde kendini hatırlatacaktı.
Bu anları unutmam, unutamazdım ki...Ali elindeki baltayı hızla kaldırıp önündeki adamın kafasını, vücudundan kesmesiyle acı bir çığlık atmış, ellerimle yüzümü sıkıca kapamıştım. Az önce gördüklerim her an akıl sağlımı kaybetmeme neden olacak kadar kötüydü. Bu kadar kötü bir şeyi görecek kadar güçlü değildim.
Hayatım boyunca kan görmeye bile dayanamazken sevdiğim adam, gözlerimin önünde hiç acımadan, elindeki baltayla, adamın kafasını kesmişti. Ve ben her şeyi görmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Teen Fiction"Benden seni özgür bırakıp gitmeni isteyeceksin ama bu mümkün değil" "Neden? Polise ihbar etmeyeceğim benden ne istiyorsun!" "Seni bırakamam bu zamana kadar işlerimde bir pürüz çıktığında hemen hallederdim. Ama ben kararımı sana bir şans vermekte kı...