Yine de kalmış olabilir
Küçücük bir mavilik gökyüzüne
Bir sevda kırıntısı
Avuç içi kadar umut...
___________________💦"Hayır, böyle bir şeyin olmasının mümkünatı yok. Ben çalmadım."
Tuğçe'nin elindeki siyah kutuya baktığımda yuvarlak, içerisinde kuru kafatası olan bir kol düğmesiydi.
Yanıma gelip tam karşımda durdu. Gözüme sokarcasına kutuyu bana yaklaştırdı."Görmüyor musun bunu? Senin odandan çıktı. Neden inkar ediyorsun, Efsun?"
"Onu ben çalmadım, Tuğçe!"
"Kes!" Ali'nin sesiyle irkilip hemen arkamı döndüm.
"Senin odandan çıktı, Efsun! İnkar etmeyi kes artık! Çalmadıysan düğmenin çekmecende ne işi var?"
"Ben... ben gerçekten bilmiyorum."
Gözlerim dolmuştu. Daha fazla kendimi tutamayıp ağlamaya başladım. Üzerime iftira atılıyordu ve bana hiç kimse inanmıyordu ama ben onu çalmadım ki.
Ali'nin her gün gözlerime, içi gülermişçesine bakan gözleri şu an sadece öfke ile parlıyordu. Bu bakışları canımı yakıyordu.
"Efsun! Seni öldürmek istemeyip sana burada güvenli bir şekilde yaşayacağın bir hayat sunmuştum. Ama sen... Benim için çok kıymetli olan bir hediyeyi çalarak sana olan bütün güvenimi kırdın!"
"Ama efendim ben... ben çalmadım ki.
Nolur inanın bana, lütfen?""Sus artık, sahte gözyaşlarını görmek, yalan sözlerini duymak istemiyorum!
Bugünden itibaren kimsenin Efsun'a yakın davranmasını istemiyorum! Sıradan bir çalışan gibi davranacaksınız. Çünkü o bana yaptığı bu ihanete karşılık, bunu hakediyor!""Ali bey! Nolur inanın bana.Nolur..."
"Sus Efsun!" Beni dinlemedi. Tuğçe'nin elindeki siyah kutuyu ellerinden çekip arkasını döndü. Odamdan çıkmıştı.
Gözlerim Yavuz'u bulduğunda onunda Ali'den bir farkının olmadığını anladım. Öfkeliydi. Benim annesinin hediye ettiği, kol düğmeyi çaldığıma inanıyorlardı. Ama benim hiçbir suçum yoktu. Neden bana inanmak istemiyorlar? Suçsuzdum ben!
"Senin de diğer kızlardan farkın yokmuş. İçinin de güzel yüzün gibi temiz olduğunu düşünmüştüm. Ama sen... Bir kez daha kimseye güvenmemem gerektiğini hatırlattığın için sağ ol, Efsun!"
Arkasını dönüp odadan çıkmak istedi. Ama kolunu tutup engellemeye çalıştım.
"Yavuz ben çalmadım, diyorum. İnan bana nolur. O düğmeyi ilk defa görüyorum. Görmediğim bir şeyi nasıl çalabilirim. Yavuz lütfen, inan bana!" O da inanmamıştı bana.
Kolunu kolumdan hızla çekti. Yüzüme bakarak "Benden uzak dur!" diyerek gitmişti.
Kimse, hiç kimse bana inanmamıştı. Kazandığım güveni bir an da heba etmiştim, hem de hiçbir suçum yokken. kalbim acıyor, nefes almakta zorlanıyordum. Ağlamaktan önümü bile göremez olmuştum. Hala anlayamıyordum. O düğme nasıl gitmişti oraya? Ben koymadım ki.
Aniden saçımdan tutulup geriye doğru çekilip duvara yapıştırıldım. Tuğçe sağ elini kaldırıp boğazıma sıkıca sarmış, nefesimi kesiyordu. Nefes almakta zorlanıyor, beni bırakması için ellerine tırnaklarımı geçiriyordum ama nafileydi. Çünkü Tuğçe benden güçlüydü.
Tuğçe iyice dibime girmiş, öyleki nefesini dudaklarımda hissediyordum.
"Noldu Efsun hanım, nefes almakta zorlanıyor musun? Ben ne demiştim sana? Ali'den azar istemiyorum demiştim değil mi? Ama sen inadına beni dinlemeyerek Yavuz'un beni azarlamasına neden oldun, bak!
Değdi mi ha? ikisininde sana olan güvenini yok ettin! Şimdi seni kim alacak elimden? Söylesene!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Teen Fiction"Benden seni özgür bırakıp gitmeni isteyeceksin ama bu mümkün değil" "Neden? Polise ihbar etmeyeceğim benden ne istiyorsun!" "Seni bırakamam bu zamana kadar işlerimde bir pürüz çıktığında hemen hallederdim. Ama ben kararımı sana bir şans vermekte kı...