SON

7.7K 739 814
                                    

Bütün desteğiniz için çok minnettarım. Bu hikâye artık tamamen sizin. Yukarıdaki müzik listesi de benden sizin için. Keyifli okumalar 🕷️

Düşüncelerinizi bırakın ve veda öpücüğü olarak oy verin.

Instagram: sraylmaz

Instagram: sraylmaz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Son

Yüzyıllardır göğsümde sakladığım ıstırabım beni ayak bileklerimden tutup sürüklüyordu. İçimde sıkışan nefesimle boğuluyordum sanki, ne kadar denersem deneyeyim bu ağırlığı atamıyordum üzerimden. Büyük bir boşluk, koca bir hiçlik vardı hayatımda. Gri bir gökyüzü, siyah beyaz eşyalar... anılar canlıydı sadece. Bazı görüntüleri hiç unutamıyordum, bugünden daha canlı yaşıyordum onları. Annemin yüzünü, beyaz elbisesini. Onu kaybettiğim ilk gün, uzun başakların yeşerdiği çiftlikte saatlerce yürüyüşümü; o başakların kokusu bile hala baş ucumda duruyordu. Bir de Teoman'ı unutamıyordum. Yüzü, elleri, hareketleri... Beni canlı hissettiren kokusunu gözlerimi kapatıp hatırlıyordum.

Henüz o gideli birkaç hafta olmasına rağmen sanki aylar üst üste devrilmiş ve kocaman, çöpten bir birikinti yaratmıştı. O birikinti soluk almama izin vermiyordu. Kendimi korkunç derecede yalnız hissetsem de bunu göstermiyordum. Geceleri ölecek gibi ağlıyor ama nedenini anlamıyordum, her şey tamamdı işte; değil mi? Kazanmıştık, yoluna girmişti işler.

Öyle değildi, hayır hiç de yoluna girmemişti. Derin evdeydi, iyiydi. Yankı bütün avcıları kendi hükmüne bağlamıştı. Peri, yeni bir hayata doğru abisiyle gitmişti, mutlu olma şansı vardı. Zahra ve Evren de artık daha iyiydi. En azından eskisinden daha özgürlerdi. Ben ise bir boşluğun içinde dönüp duruyordum. Bir ailem yoktu, kendimi bir şeylerin parçası gibi hissetmiyordum. Yakıcı bir hüzün tırmanıyordu boğazıma.

Yaşanan son olaylardan sonra günler art arda hızla geçmeye başladı. O gitmişti ve geriye yokluğunun gri gökyüzünü bırakmıştı. Önüme serilen her şey renklerden yoksundu, hisler benden çekip alınmış ve her şey boşluğa yuvarlanmıştı.

En azından Yankı'nın iyi ve Derin'in atık güvende olması beni avutuyordu. Düştüğünüz boşluğa doğru ufuktan usulca yansıyan bir ışık olur ya, en azından hayatın devam ettiğini görüyordum. Yine de sonsuza dek bana bağlanmış bir varlığın benden kilometrelerce uzakta olması korkunç bir kaybolmuşluk hissi bırakıyordu.

Belki büyük bir savaşın ardından kabuğuma iyice çekildiğimi, belki de hala trajedik bir şekilde korktuğumu düşünüyorlardı. Her kim ne düşünürse düşünsün, Derin biliyordu. Ona olan özlemimi; özlemin içimde sefalet gibi koca bir öfke uyandırdığının farkındaydı. Kendim başta olmak üzere herkese öfkeliydim.

''Yarın okuldan sonra kütüphaneye gitmeye ne dersin?'' başımı çevirip Derin'e baktım. Okul servisinin içindeydik ve ben kendimi en başa dönmüş gibi hissediyordum. ''Ana caddenin bir yanında, ara sokakta ama o kadar güzel bir yer ki; sen bayılırsın böyle yerlere.''

KÖTÜLÜK KELEBEKLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin