7✴Bölüm "Ukala"

13K 513 12
                                    

"Aşk nedir biliyormusun? Birisi için dünyadaki herkesten vazgeçmek ve bundan zerre kadar pişman olmamak"

Son bir gün.

Son bir gün kalmıştı düğünüme. Aman ne kadarda heyecanlıyım. Sedata özellikle az insan çağırması onlarca dil dökmüştüm. Sade bir nikahla son bulacak düğünümüze sudeyide çağırmıştım. Tabi ilk önce olan biten herşeyi ona anlatmıştım.

İlk başta kulak sağlığımla feci bir şekilde oynasada sonradan oda anlamıştı. Mertle ise o günden sonra hiç konuşmamış görüşmemiştik. Böyle olması benim işime gelsede onun için üzülüyordum. Sonuç olarak az çok yaşanmışlar vardı. Yaşanmışlık var derken çok anımız vardı öpüşmek dışında.

Odamın kapısını kapatıp merdivenlere yöneltettim kendimi. Aşağıda kahvaltı yapan sahtekar sevgili babamı görünce eşit olmak için yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip kahvaltı masasında yerimi aldım. Ona laf sokmadan günüme başlamaya niyetim yoktu.

"Mutlu musun?" dedim. Tabağımdaki zeytini ağzıma atarak.

"Ne için?" bak bak birde anlamamış gibi yapması yokmu

"Benden kurtuluyorsun bir gün sonra mutlu musun?" dedim. Bakışlarımı tekrara tabağıma yönelttim.

"Ayça kendine gel ne kadar çok kavga etsekte sen rahmetli Sibelin emanetisin bana!" dedi. Ne diyordu bu adam kafayı yemiş olmalıydı. Annem öldükten yaklaşık bir sene sonra bana yapmadığı eziyet kalmamıştı şimdi ise hala annemin ismini ağzına almaya cesaret edebiliyordu.

"Ne diyorsun sen gerizekalı herif annemin adını ağzına bile alma sen onun ismini ağzına alacak kadar bile şerefli bir insan değilsin... Sen insan bile değilsin! Şerefsiz!" diyerek elimdeki çatalı masaya fırlattım. Hiç düşünmeden merdivenleri çıkıp odama ulaştım.

Arkamdan gelmediğine şaşırsamda bunun sedatın payı olduğunu düşünce sedatı birkez daha ayakta alkışlıyordum.

Zamanımın geri kalanını kitap okuyarak ve telefonumla uğraşarak geçirmiştim. Saate baktığımda saat gece yarısını çoktan geçmişti. Artık uyumam gerektiğini düşündükçe göz kapaklarım kendiliğinden kapanıyordu. Kapanmasına izin vermeyen telefonumdan gelen mesaj sesiydi. Uykulu halimle telefonu elime alarak mesajlara girdim

Ukala; Demek yarın evleniyoruz.

Yüzümdeki gülümsemeye anlam veremezken telefonumu komidinin üzerine bıraktım. Ne yapmıştı ki bu adam. Onu sevmiyordum. Daha doğrusu öyle olması gerektiğini düşünüyordum. Yarın evleniyoruz. Evleniyoruz...

Hay aksi! Yarın ciddi ciddi evleniyoruz biz. Ya bu adam hani şey.. Şey işte... Benle birlikte olmaya kalkarsa ne halt yiyecektim ben? Yok canım bu bir anlaşmalı evlilik olacaktı. Gece gece düşündüğüm şeye bak. Keşke benimde annem olsaydı.. Herkesin annesi gibi bana bu konuları anlatsaydı. Sedatla birlikte olmaya bile razıydım. Ah ne diyorum ben uykusuzluk çeneme vurdu sanırım.

Daha fazla ileri gitmemek için üstümdeki örtüyü üzerime çekip Uyku! Diye bağıran gözlerime izin ilan etmiştim.

✴✴✴✴✴✴✴✴

Sabah telefonumun berbat sesiyle uyandım. Gözlerimi açmadan elimi komidinin üstüne koyup telefonumun orda olup olmadığını yokladım. Lanet telefon susmak bilmiyordu.

Telefonu elime aldığımda isme bakmadan telefonu açtım.

"Alo?" dedim uykulu ses tonumla karşı tarafta sessizlik oluşunca telefonu kulağımdan uzaklaştırıp arayanın ismine baktım. Gizli numara yazıyordu hangi gerizekalı sabah sabah beni rahatsız etmek için aramıştı. Boğazımı temizleyerek tekrar

"Ne var ? Kimsiniz?" dedim yine ses gelmediyince "kapatıyorum" diye ekledim.

"Ayça dur kapatma" dedi yalvarır ses tonuyla

"Kimsiniz dedim" sinirli vur şekilde

"Seni seviyorum" diyerek suratıma kapattı. Daha doğrusu -dıt dıt dıt- sesiyle anlamış oldum.

Yataktan bir hışımla kalkarak direk banyoya girdim. Düğün saçmalığından önce iyi geleceğine adım gibi emindim.

Kısa bir duşun ardından havluyu vücuduma dolayarak çıktım. Karşımda sedatı görünce büyük bir çığlık atarak banyoya geri dönüp kapıyı kitledim.

"Senin ne işin var burda manyak mısın sen?" diye ciyakladım

"Kulak sağlığım için biraz sesini alçartırmısın" dedi. Sesi fazlasıyla sakindi rahattı.

"Sedat odamdan hemen çık sana kim dedi içeri nasıl girersin?" dedim. Bir yandanda endişeyle ellerimle oynuyordum.

"Eşyalarını toparladın mı?" diye ses geldi içeriden. Ne eşyasından bahsediyordu bu

"Ne eşyası? Hemde arayıp söyleyebilirdin" dedim kapı tarafına bağırarak

"Canım istemedi" dedi tok bir sesle

"Ya odamdan çıkarmısın? Ben kendim getiririm eşyalarımı" dedim. Ses çıkartmadı. Ardından kapının kapatılış sesini duyunca derin bir oh çektim. Hangi hakla benim odama girebiliyordu ki. Hemde izinsiz

Kapı sesini duyduktan sonra kapının kilitini yavaşca çevirip kapıyı araladım. Kafamı dışarı çıkartıp odayı yokladım her ihtimale karşı. Sonrsda banyodan çıkıp hemen üstüme iç çamaşırlarımı giydim ardındanda üstüme eşofmanlarımı geçirip hemen kıyafetlerimi toplamaya başladım.

Kıyafetlerimi yatağımın üstüne bıraktıktan sonra uzun zamandır çıkartmadığım bavulumu dolabımın içinden çıkarttım. Evet doğup büyüdüğüm evden ayrılıyordum. Bazı zamanlar mutlu olsam da genellikle kavga ve gürültüyle geçen evden.

Aslında kendimi ödüllendiriyormuş gibi hissediyordum. O adamın ellerinden kurtluyordum ama ya gittiğim yerde daha fazlasıyla karşılaşırsam diye iç geçirdim.

Bavulumu tıka basa dolurdum. Hiçbirşeyin bu evde kalmasını istemiyordum. Son olarak elbiselere geldiğinde sedatın aldığı elbiseyi özenle bavula yerleştirdim. Dolabımda son kalan elbiseyi görünce duygulandım. Annemin en son aldığı beyaz elbise. Nasılda mutlu olmuştum. Annem öldükten sonra o elbiseye el bile sürmediğimi farkedince ister istemez göz yaşlarım kendiliğinden akmaya başladı.

Elbiseyi askısından alıp burnuma yaklaştırdım. Hala annemin o meşhur deterjan kokusu kokuyordu. O deterjanı öyle özenle seçip alırdı ki bide ondan başkası olmazsa çamışırları yıkamaz üvey babama-yani koraya- deterjanı alması için dil dökerdi.

Annemin aldığı elbiseyi de bavuluma yerleştirince. Fermuarını çektim kapıya doğru sürükledim. Kapıyı açıp aşağıdaki kadınlara seslenip bavulu almasını söyledikten sonra kapıyı kapattım. Gözüm bir anda saate ilişti. Yok artık saat 16:13'dü. Zaman ne çabuk geçmişti. Yaklaşık 45 dakika sonra nikah var ve ben hala hazırlanmadım.

Apar topar saçlarımı taramaya başladım. Saçlarımı taradıktan sonra saçlarımı kuruttum. Düzleştiricimi fişe takım odamı toparlamaya koyuldum. Odamı da topladıktan sonra sedatla aldığımız beyaz elbiseyi üstüme geçirdim. Gerçekten elbiseyi beğenerek almıştım. Daha doğrusu sedat almıştı.

Sedat gerçekten dengesizin tekiydi. Dakikası dakikasını tutmayan bir manyak. Ve ben onunla evleniyordum. Saçlarımı düzleştirdikten sonra beyaz steletto ayakkabılarımı giydim. Kafama o iğrenç kraliçe taçları yerine papatya tacı iliştirdim. Böyle daha şirin oldum. Ah ne diyorum ben şirinliğim mi kalmış benim. Diyerek iç geçirdim.

Son kez daha aynada kendime baktım. Fazla belirgin olmayan eyelinerle kendimi tamamlamış oldum.

Selam arkadaşlar :)
Yavaş yavaş çoğalıyoruz. Okuyup voteleyen herkese teşekkür ederim sizleri seviyorum. Ayça ve Sedatla ilgili medya için fotograf bulanlar bana ulaşsınlar.Buraya kadar okuduysanız votelemeyide eksik etmeyin. Tabi bide yorumları.

Ulaşmak isteyenler için söylüyorum
TWİTTER; Belkibir__gun

Bana Aşıksın!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin