"Sedat lütfen lütfen"
"Hayır istemiyorum Ayça"
"Ama baksana çok tatlı."
"Zaten o yüzden istemiyorum. Alacağız bu iti sonra benimle daha hiç ilgilenmeyeceksin" dediğinde tekrar bileğimi kavradı
"Lütfen Sedat... Baksana nasılda güzel gözleri var"
"Şu köpekten bahsedip duracakmısın? Pişman etme beni gidelim artık eve"
"Peki" diye mırıldandım.
Mert olayının ardından sadece üç gün geçmesine rağmen hala olayın şokunu atlatabilmiş değildim. Tek kaldığım zamanlarda sanki bir anda Mert karşıma çıkacakmış gibi hissediyordum. Aslında çıkması imkansızdı. İki buçuk sene ceza almıştı ve perişan haldeydi. Yani perişan olduğunu karakola ifade vermeye gittiğimizde görmüştüm. Sedat fena benzetmişti.
Aslında benzetmekten çok öldürüyordu yani ben engel olmasaydım. Yalvarmalarıma karşın durdurabilmiştim. Tabi tam bir gün boyunca bana Merti savunduğum için trip atsada herşey artık yoluna girmişti.
"Hadi bin arabaya" diyen Sedata çevirdim bakışlarımı. Sinirliydim ona.
Bir köpek!
Sadece bir yavru köpek istemiştim ondan. Tek kalmamak için. Şirkete gittiğinde en azından vakit geçirebileceğim birisi olurdu yanımda. Hoş Hale iki haftaya kadar bir zamanda gelecekti ama onunda bir ailesi vardı sonuçta sürekli benim yanımda kalamazdı.
Düşünceleri bir kenara bırakıp arabanın kapısını açıp oturdum. Güneş batmak üzereydi. Sedatı zorla ikna etmiş olsamda bugünü alışveriş merkezinde geçirmiştik. Eve gitmek pekde içimden gelmiyordu açıkcası. Hayır hayır Yelizi problem etmiyordum kesinlikle. Hatta kanım kaynamıştı şu birkaç günde. Sedatı evde yokken sürekli benimle ilgilenmiş ihtiyaçlarımı karşılamıştı. Düşündüğümün aksine kibirli değil sevecen bir yapıya sahipti. Ve bana gerçekten ablalık yapıyordu.
"Suratını asmaya daha ne kadar devam edeceksin?" diye sordu Sedat. Bu adam kızgınlığımın farkında değildi sanırım. Gözlerimi devirerek tekrar önüme döndüm.
"Bak güzelim. Ben.. Ben köpekleri pek sevmem" diyerek arabayı çalıştırdı.
"Tamam" diyerek cama doğru yaslandım
Yol boyunca araba sesinden başka sesi kulaklarım işitmedi. Zaten yeni bir kavgaya da kendimi hazırlayamazdım. Taşlı yola saptığımızda evin yoluna girdiğimizi anladım. Gerçekten bugün çok yorucu bir gündü. Sedatı istemeyerek de götürsem eğlenmiştik açıkcası. Sinemaya gitmiştik, bowling oynamıştık, yemek yemiştik, en son Sedat bey itiraz etmeseydi yavru minicik bir köpekle eve dönecektik. Ama hiççç!
Sedat arabadan indikten sonra bende indim. Kolumdaki saate baktığımda saatin çoktan yediyi geçtiğini gördüm. Sedat Hakana ve yanındaki korumalara baktığında hepsi Sedatı başıyla selamladı. Bu kadar sert emrin altında çalışmak onları yormuyor muydu? Sert emir derken Hakanla Sedatın konuşmalarına birkez şahit olmuştum da ondan diyorum.
Eve girdikten sonra ayaklarım nedense beni odam yerine mutfağa götürdü. Yeliz arkası dönü birşeyler doğruyordu.
"Nasılsın Yeliz abla?" diye sordum. Ona abla diyordum çünkü aramızda on yaştan fazla fark vardı
Arkasını döndüğünde şok olmuş durumda ona baktım. Nasıl bu hale gelmişti. Gözleri kan çanağına dönmüştü. "Ye..yeliz abla iyimisin?" diye sordum yanıma giderek.
"Şey iyiyim canım. Soğan doğru...yorumda" dediğinde yalan söylediği her halinden belli oluyordu. Bu soğanın işi gibi değildi. Bir soğan gözlerini kıpkırmızı yapamazdı herhalde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Aşıksın!
Storie d'amoreZor bir hayat... Geçmişin küllerini hayatından tamamen silip atmak isteyen bir kız. Bu zorlu hayatında nelerle karşılaşacak? Bu yakışıklı genç adamın ona yardım eli uzatırken genç kızın ona aşık olması varmıydı planda? Ya adam yıllardır sevdiği kız...