Benim de anılarım var, ama sadece bir aptal geçmişini geleceğin içinde saklar.*
Aslında hayat; yaşanılan anların toplamından değil. Nefes kesen anların toplamından ibarettir derler.
Çavuş Wiseman'ın ekibine yeni katılan genç polis memurunun eritilmiş çikolata kıvamındaki gözlerine bakarken bu sözün haklılığı boğazına takılan onlarca kelimenin kuruluğunda saklıydı.O an... Zaman donmuştu sanki.
Göğsünün ortasını ovuştururken içinden ciğerlerindeki hava yollarının daha fazla açılmasını diliyordu ne var ki bu da bir işe yaramadı.Soğuk bir ter dalgasının bedenini kaplayıp, sırtında buzdan pelerin olduğunu hissediyordu. Nefes alamıyordu. Tanrı aşkına, akciğerleri sıkışıyordu adeta.
Nefes al.
David Ramsey'in gözlerinde geçmişin tatsız gölgesini görüyordu yalnızca. Mahkeme salonunda fenalaştığında, hastanede yanıbaşında her daim güven veren sesi şimdi bir suçluyu enselemenin verdiği hazla doluydu.Hiç kimseyi umursamayan sert duruşuyla ben buradayım, işte sonunda karşındayım diye avaz avaz bağırıyordu sanki.Portola Valley'den kaçtıkları gece onu koruma görevini üstlenen 'en keskin bakışlı şahinin' bile şansının olmadığını söyleyen o genç adam haklıydı şimdi.
David bir nefeslik mesafeyi birkaç saniyede kat edince elinde olmaksızın içgüdüsel olarak geriledi.Bakışları etrafı taradı, tıpkı mahkeme salonunda olduğu kadar çaresizdi.Sanki koca balo salonunda ikisinden başka kimse yoktu. Yutkundu, masalın son sayfalarına yaklaştığını hissediyordu artık.
"Ben..."
Genç adam zarifçe başını eğdi, "Sizi görmenin beni ne denli mutlu ettiğini söylememe gerek yok sanırım.Güzel müzik ziyafetinizle kulaklarımızın pasını sildiğinize göre gecenin bundan sonrasında size eşlik etme şerefini bana bahşedeceğinizi umut ediyorum."
Otoriter tavrı karşısında pek şansı kalmamıştı. Büyü bozulmuştu. Onunla gitmeli ve ömrünün baharında işlemediği bir suçun cezasını çekmeliydi. Peki,ama ne uğruna? Yardım edebileceği onlarca gebe ne olacaktı? Kasabadaki kadınlar, yeni doğanlar...Hepsi için aydınlık planları vardı.Hepsi yarım mı kaldı?
Bazen nasıl bu kadar pasif olduğuna kendi de lanet ediyordu. Tanrı aşkına, neden böyleydi? Son bir defa salona baktı, son konuklarda ev sahibesi Isabella'nın nezaretinde salonu terk ediyorlardı. Bağırsa çığlıklarını duyan olur muydu? Onu anlayan bir çift ela göz şimdi nerelerdeydi?
"Gidelim...Hanımefendi."
Ona uzatılan ele baktı, yine bir kitapta okumuştu insan öyle karmaşık bir varlıktı ki limbik sistemi organizmayı zararlı gördüğü her türlü davranıştan korumak için ya savaşır ya kaçar ya da donar yazıyordu. Onun mekanizması şimdi akrebi bozulmuş saat gibi donup kalmıştı. Az evvel piyanoya dokunan elleri kımıldamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTOLA VALLEY 2∣ Tamamlandı ♚
RomanceDudakları dudaklarına değdiği an hayat boyunca beklediği anın bu olduğuna karar verdi.Vücudu alev alev yanıyordu ve içindeki alevin kıvılcım misali adamı da kavurduğunu görebiliyordu.Kollarını boynuna dolayarak inledi.Ona dokunmak dışarıdaki soğuk h...