Ölüm, onun üzerinde, bütün kırların güzel çiçeği üzerine yağan bir kırağı gibi.*
Sessizliğin kuşattığı konforlu Range Rover göğsüne batan kıymık hissiyle birlikte kuytu bilinmeze doğru ilerliyordu. Düğümlenen endişelerini paylaşamadığı için kendini son derece tedirgin hissediyordu.
Her zerresine sinmiş, tüm benliğini istila etmiş geçmişini müsvedde bir kağıt gibi buruşturup çöpe atamazdı.İşler böyle yürümüyordu.Bu o kadar basit değildi.Ne yazık ki geçmiş ile geçememiş saplantılı bir biçimde aciz bedeninde hayat buluyordu. Tıpkı şairin de dediği gibi geçmiş iz bırakıyordu; geçememiş ise yara.
Peki ya içinde bulundukları şu an yaradan daha fazlasını bağrında saklıyor olabilir miydi? İzleri yaralardan doğuyordu.İzleri gökkuşağından doğan bir alacakaranlığın şafağında.
Ela Gözlü, Soylu, Çenesi Gamzeli kendisine ulaşmaya çalışmış olabilir miydi? Adının Fernando De Santis olduğunu söyleyen siyah takım elbiseli bir adamın peşine takılıp otelden ayrıldığını öğrendiğinde muhtemelen deliye dönecekti.Belki de çoktan dönmüştü.Krem renk rahat deri koltukta doğruldu.
"Nereye gittiğimiz hakkında korkarım ki hala bir fikrim yok."
Sesi katı ve kendinden emindi ama kalbi aynı fikirde değildi.
Issız bir sokağa girdikten sonra, park edilmiş lüks arabaların arasında dolaşmaya başladılar. Ardından St. Nicholas kilisesine benzeyen daha ufak bir katedralin yanından geçip başka bir ara sokağa saptılar.
"Geldik sayılır hanımefendi."
Sesi çelik gibiydi.Kelimeler, içinde garip bir hisle birlikte dalgalandı.
Şoförün bir tur daha atacağını sanıyordu ki göz temasından kaçınan adam nihayet bir U dönüşü yaparak sivri çatısı kırmızı tuğlalı, üç katlı, gri panjurlu, kum beji renginde ufak bir şatoyu andıran victorian tarzı bir binanın önünde durdu.
Siyah, iyi cilalandığı her halinden belli demir kapıların yanında iki adet ihtişamlı pencere anında gözüne çarptı. Malikanenin yapı taşı olan dev kireç taşı blokları, önlerindeki çam ağaçlarıyla ve yazın yemyeşil olduğunu tahmin ettiği bahçenin iki tarafından eve uzanan ışıklandırılmış taş merdivenleriyle zarif dokuyu tamamlıyordu.İtiraf etmesi gerekirse bu...Büyüleyiciydi.
İşte tam da bu yüzden, gelenleri haber veren kamera sistemi devreye girip demir kapılar ardına kadar açıldığında midesi düğümlendi. Fernando'ya yandan gizli bir bakış attı ama adamın düz yüz hatları hiç renk vermiyordu.Birden düşünceleri saçma bir biçimde genç adamın medeni durumuna kaydı.Evli miydi? Eğer evliyse ya da kız arkadaşı varsa o da bu duygusuz mimiklerden nasibini alıyor olmalıydı.Belki de bu devasa malikanenin kızını umutsuz bir aşkla seviyordu.Fakir ama gururlu genç ve zengin ailenin biricik kızı.Ah ne orijinal hikaye ama!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTOLA VALLEY 2∣ Tamamlandı ♚
RomanceDudakları dudaklarına değdiği an hayat boyunca beklediği anın bu olduğuna karar verdi.Vücudu alev alev yanıyordu ve içindeki alevin kıvılcım misali adamı da kavurduğunu görebiliyordu.Kollarını boynuna dolayarak inledi.Ona dokunmak dışarıdaki soğuk h...