Kanunlar örümcek ağları gibidir. Zayıfları ağa yakalanır, güçlülerse ağı delip geçer.*
İçindeki dinginlik hali kendisini bile şaşırtıyordu. Tamamen yenilenmiş ve son derece kararlı hissediyordu. Trenden inip uçağa bindiklerinde üzerinde hala bir panik duygusu hakimdi; ancak Ela Gözlü, Soylu, Çenesi Gamzelinin 'Olay yerine dönmek esas cevapları da beraberinde getirecektir.' inancı ona da güç veriyordu. Çavuş Darly Wiseman'la ya da David'in haber verdiği ekiple bu işi yürütmek imkansızdı zira kimse onlara inanmıyor, lanet önyargılarını bir türlü rafa kaldırmıyordu. Tanrı aşkına, bu kibirli halleriyle inatçı çocuklara benziyorlardı. Charlie McKinley kilit kişiydi, onun sayesinde elde edecekleri deliller lehlerine olacaktı. Derin bir nefes alarak gökyüzüne odaklandı.
Bulutları her daim bağrında saklayan İngiltere'de birkaç gündür aralıksız yağan yağmur nihayet durmuş ne var ki baharı müjdeleyen mart ayı göğün çelik grisi rengini yırtmayı başaramamıştı.
Şimdiyse Los Angeles'ın engin semalarında dolanıyordu gözleri. Berrak gökyüzü muhteşemdi. Melekler Şehri tam manasıyla adının hakkını veriyordu. Dudakları uyuşuktu, her hareketi sanki suyun altındaymış ve güçlü bir akıntıya karşı duruyormuş gibiydi. Doğup büyüdüğü şehre katil sıfatıyla dönmek içini ürpertti tüyleri diken dikendi. Ne yazık ki hayatta telafisi mümkün olmayan şeyler de vardı. Tilki kürkçü dükkanına geri dönüyordu işte.
Bir an için bakışları odağını kaybederek buğulandı, kaçtığı bu şehir her şeye rağmen onu anne şefkatiyle bağrına basmaya hazır gibiydi. Böyle olacağını bilse yine terk eder miydi içinde bulunduğu o düzenli hayatı?
Yanındaki adamın kararlı yüzüne baktı, sanırım cevabını biliyordu. New Castle'dan ayrılmadan önce veda etmek istediği insanlar geldi gözlerinin önüne. Madam Lefebvre, Fernando, Sue hepsi silik bir hatıra olarak kalacaktı zihninde. Vedaları sevmezdi ama böylesi bir ayrılık da hiç içine sinmemişti.
Adını sık sık duyduğu ne var ki yüzünü bir türlü göremediği Vincent'in yardımıyla apar topar kılık değiştirerek ülkeden ayrılmışlardı. Bu işin bu kadar kolay olacağını hiç düşünmemişti. Uyuşuk adımlarla ilerlerken deri montunun gizlediği boğazındaki kolyeye dokundu. Siciline bir de mücevherat hırsızı diye yazılmasını istemezdi zira kolye her adımında gizemli bir tılsım gibi etrafını sarıyor; yüzüklerin efendisindeki Frodo gibi hissetmesine neden oluyordu. Emaneti gerçek sahibine teslim etmesi gerektiğini biliyordu.
"Haydi, mevsim."
Prosedür gereği uğradıkları güvenlik noktalarında sıkıntı çıkmaması içini rahatlattı. Şehir merkezine dönerken trafik feciydi. kaza da tuz biber olmuştu. Kalacakları otele dönmek neredeyse iki saat sürecekti. Sersem gibiydi, başı çatlayacakmış gibi ağrıyordu. Tanrı aşkına, konforlu arabalardan yüksek motorlara terfi edeceği kimin aklına gelirdi ki? Rüzgarı yedikçe sarsılıyordu. Bu hayatında yaptığı gerçek bir aşk jestiydi ve Brendan da bunun farkına varsa iyi olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTOLA VALLEY 2∣ Tamamlandı ♚
RomanceDudakları dudaklarına değdiği an hayat boyunca beklediği anın bu olduğuna karar verdi.Vücudu alev alev yanıyordu ve içindeki alevin kıvılcım misali adamı da kavurduğunu görebiliyordu.Kollarını boynuna dolayarak inledi.Ona dokunmak dışarıdaki soğuk h...