♚9.bölüm♚

3K 260 23
                                    

Şiddetini arttıran rüzgar bazen çıplak ağaçların tepesinde uğulduyor, bulutların ardında parlayan ay bir an için saklanıyor sonra birden ortaya çıkıveriyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şiddetini arttıran rüzgar bazen çıplak ağaçların tepesinde uğulduyor, bulutların ardında parlayan ay bir an için saklanıyor sonra birden ortaya çıkıveriyordu.Öyle ki geceye kavuşmak için ellerini uzatan akşam, anne karnında şekillenen canlı bir organizma gibi görünüyordu.

Johansen malikanesinin araç yolunda bir dizi fener sıralanmıştı. Yolun üstü ise kurumuş kırmızı gül fidanlarıyla doluydu.Tomurcuklanmaya hasret solan fidanlara bakarak masallardan fırlamış hissi yaratan dev malikaneyi zihninde tarttı.

Nihayet avcı kulübesinde güne kavuşturdukları o zorlu gece sona ermiş; Sacramento'ya sağ salim varabilmişlerdi.Sertçe yutkundu, beynini didikleyen sorular eşliğinde içeri girerken gorili andıran iki korumaya başıyla selam verdi.İkisi de oldukça sıkıcıydılar.

Loş zemin boyunca yürüdü; ev mezarlık kadar sessizdi. Dışarıda öten kargalar dışında duyulan tek ses Darrow ve kendisinin ahşap zemine vuran ayak sesleriydi.Tanrı aşkına, kendini Marta ve diğer hizmetlilerin nerede olduğuyla ilgili kafa yoracak kadar iyi hissetmiyordu.

Merdivenleri es geçerek geniş salonun çaprazındaki mutfağa yöneldi. Tyra'nın onu bekliyor olması gerekirdi.Tanrım, kadın onu karşılayamayacak kadar dağılmış olmalıydı.

Son derece lüks dizayn edilen konforlu mutfağa girdiğinde zeytin karası gözler yeşillerini delip geçti. Kadın, beklenenin aksine Wild Ginger'daki bar tarzı döşenmiş mutfakta oturmuş, pipetini sodasındaki limona batırıp duruyordu.

Bahar'ı karşısında görünce birden hüzünlü yüzü tarif edilemez bir güzellikle değişti. Yerinden kalkarak içinde menevişleri besleyen o yeşil gözlerin sahibine bir an için düşünmeksizin sarıldı. Öyle içten sarılıyordu ki...'Gerçek bir anne gibi' diye düşünmeden edemedi.Kalbinin odacıkları azapla dolmuştu.

"Ah, Bahar seni görmek ne kadar güzel...Sana öyle ihtiyacım var ki Tanrım, ben...O kadar korktum ki."

Tek eliyle dalgalı saçlarını okşamaya devam ederken diğer eliyle kızın sırtına dokundu.

Bir adım gerilerken karnının içinde tuhaf bir çalkantı hissetti.Kalbinin stabil atışları damarlarını zorlarken aldığı her soluk boğazına takıldı, nefesleri dudaklarını yakıyordu.Tanrı aşkına, onu görmeyi tabi ki istiyordu.Peki neden böyle hissediyordu?

"O...İyi mi?"

İkisi de kimden bahsettiğini biliyorlardı. Bahar'ın tüm gece boyu düşünde inşa ettiği o kumdan kaleler işte şimdi Johansen'a bir nefeslik mesafedeyken geçmişin kursağında biriktirdiği öfke fırtınasıyla yerle yeksan olmuştu.

Tyra o eski, daha iyi günleri hatırlayarak şimdi kapalı kapılar ardında ölümün kollarında yatan sevdiği adamı düşündü. Sanki bir an olsun aklından çıkmış gibi!

PORTOLA VALLEY 2∣ Tamamlandı ♚Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin