Deniz kenarında otururken aniden bir rüzgar kokunu getirebilir
Bir çocuk senin gibi gülebilir,
bir gölge sana benzeyebilir.
Sen aslında hiç gitmemiş olabilirsin,
hiç uzak olmamış olabilirsin.
Kim aksini iddia edebilir ki?
Duştan sonra odaya girdiğinde - gri objelerle süslü vanilya kokulu devasa banyoya bayılmıştı.- çok daha iyi hissediyordu. Ufak valizden rahat pijamalarına uzandı. Eh, pijamalar onun kırmızı çizgisiydi. Bir de ev topuzu en iyi kuaförlerin bile başaramayacağı şekilde- kuş yuvası şeklinde- topladı saçlarını. Evin içinde makyaj yapıp şıkır şıkır giyinen kadınlardan olmamıştı hiç. Bir yüz yıl daha olabileceğini sanmıyordu.
Yatak odasına adım atar atmaz Brendan'ın sıcak horultusunu işitti. Oda, başucundaki abajurdan yayılan güçsüz sarı ışık dışında karanlıktı. Onu meleksi bir ışık havuzu içinde gösteriyordu.
Ah hadi ama! Şiir de okusa uğruna methiyeler de düzse romantiklik de bir yere kadardı işte. Bu kadar çabuk mu dalmıştı oysa telefonla konuştuğunu işitmişti.
Geniş yatakta sere serpe uzanıyordu. Onayı olmaksızın sokularak kaygıdan uzak yüzünü izledi. Yüzü kapıya ve ışığa dönüktü. Komodinin üzerindeki salamlı sandviçleri ve içecekleri - Bahar için şeftali suyu ve kendisi için vişne suyu- fark edince yutkundu. Bir şeyler atıştırmak mümkün olmamıştı anlaşılan. Esnemeye direnerek vişne suyu aşığının yüzüne odaklandı.
Hayatını temelden sarsan bu adama doya doya baktı. Aykırı dedektifi yakışıklıydı, yarı açık dolgun dudakları davetkardı. Çatıldığı zaman tehditkar olan kaşlarına dokundu. Uyurken bile endişeyle kırışan alnına odaklandı. Ani bir içgüdüyle parmak ucunu çatık kaşlarının arasında gezdirdi. O gamlı çizgiyi silmek istiyordu.
Dokunuşuyla irkilen adam derin bir nefes alarak gerindi. Nerede olduğunu fark edince kollarını ve bacaklarını uzattı.
"Hey, neler oluyor?"
Bu sersem haliyle öyle tatlıydı ki...
"Bir şeyler atıştırmadan sızmışsın. Üstün açık...Bu şekilde yatarsan korkarım ki bir yerlerin tutulacak." Tanrım, daha zeki açıklamalara ihtiyacı vardı.
Yatakta aynı seviyeye gelmek için başını kaldırdı.
"O bebek mavisi pijamaların içinde öyle güzel görünüyorsun ki bu başlı başına bir suç."
Onu göğsüne doğru çekip mavi pijamasının pamuksu kumaşına dokundu. Hey, kalçalarından huylanırdı. Boğazından belli belirsiz bir inilti döküldü. Adamın pantolonun önündeki çadırı görmemek için kör olmak gerekirdi. Lanet olsun!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTOLA VALLEY 2∣ Tamamlandı ♚
RomansaDudakları dudaklarına değdiği an hayat boyunca beklediği anın bu olduğuna karar verdi.Vücudu alev alev yanıyordu ve içindeki alevin kıvılcım misali adamı da kavurduğunu görebiliyordu.Kollarını boynuna dolayarak inledi.Ona dokunmak dışarıdaki soğuk h...