Aşkı sahiden görebilir miyiz yoksa aşk zaten bir görme biçimi midir? Bazen görür, bazense bakmamayı seçeriz. Bazen tek yaptığımız gözlerimizi kapamaktır. Bazen rahmet olarak gördüğümüz aşk lanetin ta kendisi değil midir?
Bazen de lanet rahmetin içinde gizlidir. Sonuçta her şey hayatta kalma mücadelesinde işlidir. Kimi savaşta can verir kimi barışın ortasında tüketir nefesini. Otuz sekiz yıl önce yazmış yazar, sevdiği yanında olan sağlam bedenli bir adamın sakat ruhunun hikayesini.
Profesör Doktor Casey Jennings için, şarap misali yıllandıkça değer kazanan köşkünde kentin iki yüz yıllık tarihini yudumlamak ayrı keyifti; Sacramento Kuzey Amerika'nın en büyük dağ gölü Tahoe Gölünü bünyesinde barındıran eşsiz bir doğal güzelliğe sahipti. Yaşlı adam boş zamanlarını Pollock Çamlarıyla dolu parklarda yürüyüşe çıkarak üzüm bağları ve ceviz korularında kitap okuyarak değerlendirirdi. Son zamanlarda hobileri arasına sık sık geçmişi düşünmek de eklenmişti defalarca yazıp çizdiği geçmişi olasılıklarla doluydu. Özellikle defalarca düşündüğü bir anı vardı ki...
1979'un o soğuk şubatında Marlon Burkley'in Afganistan'a giden ekibine gönüllü doktor olarak katılmasaydı eğer hayatında neler değişirdi?
Yirminci yüz yılda aldığı bu karar genç bir adamın en verimli çağlarında golf oynamaktan kaçınacağı anlamına gelse de Afganistan'a gitmek gözleri yorulana kadar alkol cezası kesmekten ya da barlarda takılıp on sekiz yaş altındaki kızları dikizlemekten iyiydi.
Mücahitleri kovalamak suçluların peşinde olmakla aynı şey değildi. Her ne olursa olsun kabuğundan çıkmış dünyayı en kanlı haliyle görmüştü. Binlerce yaraya dokunmuş lanetin içindeki rahmeti -Ahraz'ı- savaşın ortasında bulmuştu.
Doğruyu söylemek gerekirse uzun yıllar boyunca mutluydu. Çizgilerin derinleştiği yüzünde kimi zaman okunmasa da Ahraz daha öne asla açığa çıkarmadığı içindeki bazı şeyleri dışarı çıkarmasına neden olmuştu. Bu, yalnızca yaşamdan keyif almaya dair basit bir istek bile olsa rahatlamayı, anda kalmayı ona hatırlatmıştı. Afganistan'dan ayrıldıktan sonra savaşın çirkin yüzü sanki zaman ayarlı kapalı bir mahzene doğru gerilere gitmişti. Artık oranın anahtarını kaybetmiş gibiydi orayı açmak zorunda da hissetmiyordu.
Devasa pencerenin önündeki sallanan koltuğunda otururken eşini düşündü. Eski dostu Giselle ile yıllardır planladıkları o tatile nihayet çıkabilmişlerdi. Yazgısının diğer yarısı olmadan bir yanı hep eksik olsa da kısa bir süre idare edebilirdi.
Bazen birini tanıdığınızı düşünürdünüz ama sonra sadece buzdağının görünen tarafına hakim olduğunuzu, esas olanın görünmeyen taraf olduğunu fark ederdiniz. Ahraz savaş sonrası Amerikan kültürüne Casey'in umduğundan daha iyi ayak uydurmuştu. Nitekim dili de çok kolay öğrenmişti.
Sacramento'ya yerleştikten kısa bir süre sonra evlenip bebek için tedavi görmeye başlamışlar ancak genç eşi, adına 'infetilite' denen kısırlık tanısı alınca hemşirelik mesleğini bırakmıştı. Sanatın her dalı ile ilgilenerek en sonunda resme gönül vermişti. Birkaç galeri açma denemesinin ardından Hiçbir zaman doğum yapmamış genç kadın kendini eşine ve rahmi yerine kalbinde büyüttüğü 'biricik oğluna' adamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTOLA VALLEY 2∣ Tamamlandı ♚
RomanceDudakları dudaklarına değdiği an hayat boyunca beklediği anın bu olduğuna karar verdi.Vücudu alev alev yanıyordu ve içindeki alevin kıvılcım misali adamı da kavurduğunu görebiliyordu.Kollarını boynuna dolayarak inledi.Ona dokunmak dışarıdaki soğuk h...