Dudakları dudaklarına değdiği an hayat boyunca beklediği anın bu olduğuna karar verdi.Vücudu alev alev yanıyordu ve içindeki alevin kıvılcım misali adamı da kavurduğunu görebiliyordu.Kollarını boynuna dolayarak inledi.Ona dokunmak dışarıdaki soğuk h...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
O gece, yola çıkmadan evvel Brendan, biraz rahatlamak için geceleri şekil değiştiren bara gitti. Birkaç polis memurundan ve kasabalı diğer müşterilerden uzak kuytu köşede kalan masalardan birine geçti. Barda basın ve yerel muhabirlerden de birkaç kişi vardı.Oturduğu yerden bile üzerine doğru fırlatılan meraklı bakışların odağı olduğunu görebiliyordu. Adamlara doğru keskin bir bakış attığında bakışlarını önlerindeki biralara diktiklerini gördü.
Barda çalışan çocuk masaya günün menüsünden çeşitli yemekler getirirken ortamda bir kahkaha koptu, loş ortamın kokusu dışarıdaki temiz havaya nazaran çok kötüydü, yemek ve biranın birbirine karışan kokularına bir de adamların ter kokuları da eklenince ağırlaşmış hava sanki olduğu yerde duruyordu.
Önüne konan yiyeceklere bakarak bira kutusunu eliyle itti. Jack'in mekanında genelde afilli menü kitapçıklarından olmazdı o gün ne piştiyse onunla yetinmek zorunda kalacaktı ve Jack her nasılsa oraya hep aç geldiğini bilirdi. Ron'un sorgusuz sualsiz yemekleri taşıması da bu yüzdendi.
Arkasına yaslanarak önündeki haşlanmış sığır eti, havuç püresi ve rengi sarıya çalan bezelye tanelerini inceledi.Tabağındaki ete şaşkınlıkla bakıyordu. Sanki karşısında kötü kokulu kalamar duruyordu.
Soğuk bira kutusuna uzandı, alnına temas ettirerek sıvının boğazından kayıp gittiğini hayal etti. Ah hadi ama.Hayır.Şimdi olmaz yola sarhoş bir vaziyette çıkamazdı. Cazip içeceği masaya geri bırakarak kendini yemeğe zorladı.
Henüz yirmi dakika geçmişti ki Jack'in karşısındaki sandalyelerden birine oturduğunu gördü. Başını geriye atmış omzundaki beyaz havluyla terini kuruluyordu.Kendince günün yorgunluğunu atmaya çalışıyordu.
"Neden içmiyorsun?" diye sordu. "Geldiğinden beri seni izliyorum, oldukça gergin görünüyorsun her şey yolunda mı dostum?"
Kaşları havaya kalktı, demek dışarıdan böyle görünüyordu: Gergin.
"Pekala, şu iri yarı polis memuru..." diye mırıldandı Jack ne söyleyeceğini bilemiyordu sıkıntıyla etrafına bakındı. Larissa Nolan'ın Redwood City'e gitmesinden kendisini sorumlu tutuyordu. Gerçeği öğrenince başından aşağı kaynar sular dökülmüştü.Eğer o gece kadın buraya geldiğinde şu yeni ebenin nerede olduğunu öğrenmeseydi belki de cinayete kurban gitmezdi öyle değil mi? Gerçi bildiği her şeyi kasabayı sorgulayan polis memuruna anlatmıştı; ama Brendan başkaydı.
Ela gözler ürkütücü bir ifadeyle derinleşti, Jack nefesini tuttu.
"Ne olmuş ona?"
"Şey, hepimizi sorguladı."
Adamın konuşmaya hevesli görünmeyip tabağındakilerle ilgilenişi başka zaman olsa Jack'in gururunu okşardı ancak bu akşam değil.
