♚49.bölüm♚

1.4K 168 104
                                    

Ormanın koyu yeşilinde saklı ufak dağ kulübesinde ikinci kez konakladığından bihaberdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ormanın koyu yeşilinde saklı ufak dağ kulübesinde ikinci kez konakladığından bihaberdi. Verdikleri ağrı kesiciden dolayı bilinci bir gidiyor bir geliyordu. Hatırlamak istediği onlarca şey olduğu için odaklanmaya çalışıyordu ama her defasında bulanık bir hayal dünyasının içine çekiliyordu.

Dünyanın bambaşka boyutundan geliyormuş gibi uğuldayan konuşmalar kulağına çalınıyor hiç durmayacakmış gibi beyninin içinde dönüp duruyordu. Birtakım figürler ortaya çıkıp yaklaşıyor, son derece sessiz oldukları için onu ürkütüyorlardı.

Sonunda neler döndüğünü anladı ve serum şişesinin dibindeki damlaya gözlerini kısarak baktı. Dudakları kupkuruydu. Tanrım, üstünden kamyon geçmiş gibi hissediyordu.

Hastanede hasta olarak uyumak neredeyse imkansızdı. Sürekli seni kontrol etmek, nabzına bakmak ve bir şeyler yapmak için odaya girip çıkan sağlık personelleri olurdu. Hastane odaları farklı şeyler hissettirirdi insana. Onda hissettirdiği tek şey ise güçlü bir empati duygusuydu.

Karadan yürütmeye çalıştığı bir gemi gibiydi zihni, bakışları odayı taradı. En azından steril bir hastane odasında olmadığını algılayabilmişti. Şöminede çıtırdayan odunlar huzursuz sessizliği bölen tek şeydi.

Sue ile katıldıkları Han and Stag partisinden sonra sarhoş vaziyette geceyi geçirdiği dağ kulübesindeydi.Neden burada olduğunu anlamaya çalışıyordu ama bunu bir türlü başaramıyordu. Kendine dair hatırladığı son şey; Isabella Meissner'ın sevgililer günü partisine katılmış, hatta piyano bile çalmıştı. Sonrasında... David Ramsey denen polis memuru karşısına çıkmış onu tutuklanmak üzere malikaneden çıkarmıştı. Tek el ateş edilişini hatırlıyordu. Range Rower'a atlayıp çılgın gibi bir hızla bilinmezliğe doğru uzaklaşmaya çalışmıştı. Tanrım, sonrasında onu takip eden biri ya da birileri tarafından aracın camı kurşunlanmış arka tampon şiddetli bir gürültüyle sarsılmıştı. Ondan sonrası yoktu. Ne bir anı, ne bir görüntü, ne de bir his. İçi kocaman bir boşlukla doluydu.

Derin bir nefes almak istediğinde, kaburgalarının arasına bıçak saplanır gibi oldu. Zoraki bir nefesle biten serumu çıkardı. Boğazındaki boyunluk durumun sandığından daha kötü olduğunu çarptı yüzüne.

Yüzünü buruştururken açılan kapı, Çenesi Gamzelinin yorgun yüzünü gözlerinin önüne serdi. Elindeki odun kovasını şöminenin yanına bıraktı. Gece boyu muhteşem duran saçları dağılmış, is lekesi olmuş gömleği ve çamurlu pantolonuyla berbat bir haldeydi. Çökmüş gözleri hiç uyumadığının sinyallerini taşıyordu.

Elaları yeşilleriyle buluştuğunda aralarındaki sessizlik bir gök gürültüsü kadar şiddetliydi. Bir şeyler söylemek için aralanan dudaklarda gecenin gamı vardı.

"Mevsim, nasıl hissediyorsun?"

"Ben...İçim boşlukla dolu."

"Olanlar için çok üzgünüm," diye soludu. Keskin yüz hatları gerilmiş yanakları soğuktan kızarmıştı. Mevsimi bu kadar savunmasız görmek kanına dokunuyordu. Hele ki bu duruma bir kez daha kendisi yüzünden düştüğünü görmek...Neyse ki görünürde ufak tefek çizikler ve boyundaki incinmeden başka bir şeyi yoktu. Onu bulduktan sonra hemen Vincet'i aramış Bahar'ı dağ kulübesine sağ salim getirmişlerdi. Santa Clara kontunun sırlara alışkın aile doktoru gerekli tedaviyi yapmış sıvı kaybı içinse ağrı kesici destekli serum takmıştı.

PORTOLA VALLEY 2∣ Tamamlandı ♚Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin