Her zamanki uyanma vakti gelince açmıştı gözlerini. Sonra komodinin üzerindeki çalar saati susturdu ve yatağından usulca doğruldu. Yan tarafındaki kişi hâlâ uyumaya devam ediyordu. Belli ki alarm sadece kendisi için çalmıştı. Bu duruma aldırış etmeden yatağından kalktı ve sabahlığını üzerine geçirerek odasından çıkıp mutfağa yöneldi.
İlk iş olarak çay suyunu koyduktan sonra esneyerek mutfak penceresinin önüne gitti ve pencerenin perdesini usulca açtı. Dışarıda sisle kapalı bir hava vardı. Belli ki güneş bugün yüzünü göstermeyecekti. Yine de her zamanki alışkanlığından dolayı pencereyi açtı ve yüzene çarpan sabah soğuğuna rağmen derin bir nefes alıp verdi. Sonra hafif esen rüzgarın sayesinde istemsizce titredi. Tam pencereyi kapatacakken gözü bir noktaya takıldı. Evlerinin kapısının önünde bir şey vardı. Ne olduğunu anlamak için pencereyi acele bir şekilde kapattı ve hızlıca çıkış kapısının oraya doğru yürüdü.
Kapıyı açar açmaz gördüğü şeye şaşırmış bir o kadar da telaşla ona doğru eğilmişti. "Aman Allahım! Ne oldu sana?" diyerek onun kollarından tutmuştu.
Kapının önüne oturmuş ve başını kapının bir kenarına yaslamış öylece oturan genç kadın kolunun tutulmasıyla başını kaldırmış ve kendisini oturduğu yerden kaldırmaya çalışan kişiye bakarak onun kim olduğunu anlamaya çalışmıştı. Gördüğü kişi annesinden başkası değildi.
"Kızım bu ne hal! Sen ne zaman geldin? Eve niye girmedin? Kalk yerden üşüteceksin" diyerek ellerini tutmuştu ve soğuktan buz kesmiş olan elleri görünce hayretler içinde kızının yüzüne bakmıştı. Kızı o kadar bitkin duruyordu ki anne kalbi kızının o halini görünce sızlamıştı.
Annesinin kendisini ayağa kaldırmasına müsaade etti. Onun sıcacık elini tutunca bir an irkilmişti. Buz kesmiş bedeni en ufak bir sıcakta ateşe değmiş gibi yanmıştı. Kapının önünde annesine bakıyor onun endişeyle karışık art arda sıraladığı sorularını dinliyordu ama onlara cevap verecek kadar güçlü değildi.
"Kızım sana söylüyorum duymuyor musun beni? Niye eve girmedin? Bu soğukta ne işin var senin dışarıda? Donmuşsun. Buz kesmiş ellerin" diyerek onu evin içine sokmaya çalışıyordu. Gazel ise annesine direnmek yerine onun kendisini sabah soğuğundan çıkartıp evinin sıcaklığına sokan annesine eşlik ediyordu.
Melike hanım kızını usulca eve sokmuş sonra da onu eski odasına götürmüştü. Gazel odanın içine girince istemsizce gülümsemişti. Odası eskisi gibi değildi. Çünkü kendinden korumak için uzaklaştırdığı oğlunu anne-babasına emanet ettiği için kendi çocukluk odası artık oğlunun çocukluk odası olmuştu. Oğlu şu anda yanında değildi ama odanın her köşesi oğlundan bir parça taşıyordu. Hatta annesinin onu yatırdığı yatak bile oğlunun yatağı idi. Başı yastığa değer değmez oğlunun kokusunu duydu yastıkta. Sonra yönünü yan çevirerek yastığı kokladı bir süre. Annesi ise onun üzerini örtüyor ve ateşi var mı diyerek eliyle ateşini ölçmeye çalışıyordu.
Yorganın verdiği sıcaklıkla teninin ısınması Gazel'in bedeninin rahatlamasına sebep olmuştu. Annesi Melike hanım saçlarını okşayarak yüzünü sevmesi Gazel'in ona bakmasını sağlamıştı.
"Ah güzel kızım. Ne oldu sana?" diyerek hüzünle kızına bakıyordu.
Gazel, annesinin hüzünlü yüzünü izledi bir süre. Sonra da gözlerini kapamadan dudaklarından dökülen kelimeler Melike hanımı şaşkına uğratmıştı.
"Anahtarım yoktu. Eve giremedim. Benim niye anahtarım yok? Artık sizin kızınız değil miyim? Artık burası benim evim değil mi? Benim evim nerede?..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN AYAZI KALBİM
Romanceİhanete uğrayan her kadın söyler bu sözü "Bunu bana nasıl yaptın?". Bu sözü genç kadında söylemişti. O adam ne demişti peki "sarhoştum!" Büyük aşkı bir içki şişesiyle unutulmuştu. Genç kızda unutmak istedi bütün her şeyi. Yüreğindeki yangını söndürm...