Pencerenin kenarına oturmuş öylece dışarıdaki yağmuru izliyordu. Sonbaharın sonlarıydı artık ve yakında kış kapıya dayanırdı. Zaten yağan yağmurda kışın habercisi gibi duruyordu. Gazel'in yüreğine kış çok uzun zaman önce gelmiş ve bir daha da kışı bahara dönmemişti. Bundan sonra da döneceğe benzemiyordu. İyileşip yatağından kalkalı henüz iki gün olmuştu ama Gazel yine kendini yorgun ve hasta hissediyordu. Bedenindeki ağrılar dinmiş olsa bile yüreğindeki ağrılar dinmeyecek gibiydi. O bu düşünceler içindeyken ev telefonun sesi duyuldu.
Annesi telefona doğru ilerlerken göz ucuyla kızına baktı. Kızı sabahtan beri öylece dışarıyı izliyordu. Telefona cevap verirken de kızını izlemeyi ihmal etmedi. Zaten telefon bile onunla ilgiliydi. Yine Leman hanım üstü kapalı sözlerle Gazel'i soruyordu ve yine Melike hanım kızının nerede olduğunu söylemeyerek sadece onunla telefonla konuştuğunu ve iyi olduğunu söyleyerek telefonu kapatmıştı.
Sonra da kızının yanına doğru ilerlemeye başladı. Kızı onlara hiçbir şey anlatmıyor öylece düşünüp duruyordu. Bütün sorular cevapsız kalıyordu. Sabırla kızının konuşmasını bekliyordu ama daha ne kadar sabredecekti bilemiyordu. Kızının evliliğinde ciddi bir problem vardı. Üstelik Leman hanımlarla ilgili de bir problem vardı. Ama bu problemlerin ne olduğunu kızına ne kadar sorarsa sorsun cevabını alamıyordu. Kızının karşısına oturdu ve hâlâ dışarıda yağan yağmuru izleyen kızına baktı. Kızı onun gelişini fark etmemiş gibiydi.
"Yine Leman hanımlar arıyorlar kızım. Günlerdir üstü kapalı devamlı seni soruyorlar. Sen onlarla görüşmek istemiyorum dediğin için burada olduğunu da söyleyemiyorum. Neler oluyor kızım? Neyin var? Neden acılarını içine gömüyorsun? Gözlerimin önünde acı çekmene dayanamıyorum kızım? Neyse derdin anlat bir çaresini bulalım. Böyle olmaz, böyle mutsuz yaşanılmaz kızım. Bizi aileni çok üzüyorsun" demişti.
Sesindeki hüzünlü tını Gazel'in ona bakmasını sağlamıştı. Gazel usulca bakışlarını pencereden çekip annesine bakmıştı. Gözleri buğulu ve uzaklara bakarcasına dalgındı.
"Kızım konuş benimle. Ben senin annenim. Senin böyle acı çektiğini izleyip de bir şey yapmadan duramıyorum. Söyle güzel kızım. Derdin ne? Kocanla ilgili mi? Yoksa Leman hanımlarla ilgili mi? Ya da canını acıtan başka bir neden mi var? Konuş benimle. Yalvarırım konuş!.." diyerek adeta yalvarmıştı kızına. Ama Gazel konuşmak yerine öylece annesini dinlemişti.
Konuşamıyordu, derdini anlatmak bu acıdan kurtulmak istiyordu ama yapamıyordu. Çünkü öyle bir durumun içindeydi ki bunun çözümü yoktu. Evliliği aşkı birbirine girmişti. İhanete uğramıştı. Yıllarca bir yalanın içinde yaşamıştı. Üstelik başka bir yalanın içine bilmeden çekilmişti. Acılarını nasıl annesiyle paylaşabilirdi ki? Bu annesinin çözebileceği bir şey değildi. Bu durumu kimse çözemezdi. Bir yandan da kendisi için endişelen annesini de üzmek istemiyordu. Ah içinden gelse ah bir kendini toparlasa içindeki acıyı dile getirebilse belki de bütün sorunları çözülürdü kim bilir?
"Anne!" dedi ve derin bir nefes aldı. " Şimdi değil anne. Başka zaman. Benim için üzülme. Ben iyi olacağım" demiş ve oturduğu yerden kalkarak mutfağa doğru ilerlemişti.
Annesi kızının arkasından hüzünle bakarken kapı sesini duydu. Üstelik dışarıdaki kimse zili çalmak yerine kapıyı yumrukluyordu. Kapıyı açmak için dış kapıya yöneldi. Kapıyı açtığında ise gelen kişiyi görünce şaşırmıştı. Bu küçük ama sevimli misafir zamansız gelmişti. Küçük misafir gülümseyerek "Merhaba Melike teyze!" diyerek içeri girmişti.
Melike hanım da küçük misafirinin arkasından öylece kala kalmıştı. Onun burada olmaması gerekiyordu. Gazel'in onu görmemesi gerekiyordu. "Kızım senin ne işin var burada?" demişti ki Gazel elinde su bardağı ile çoktan salona gelmişti bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN AYAZI KALBİM
Roman d'amourİhanete uğrayan her kadın söyler bu sözü "Bunu bana nasıl yaptın?". Bu sözü genç kadında söylemişti. O adam ne demişti peki "sarhoştum!" Büyük aşkı bir içki şişesiyle unutulmuştu. Genç kızda unutmak istedi bütün her şeyi. Yüreğindeki yangını söndürm...