Test Kiti

325 24 2
                                    


Kahvaltı masasındaki varlığı sadece fizikiydi. Önündeki tabağına yiyecek bile almamıştı. Çünkü boğazına bir lokma koyacak halde değildi. Masada oturan kişilerde bunun farkındaydı. Gazel'e "Neyin var?" diye sormamışlardı. Biliyorlardı ki Gazel hiçbir şey söylemeyecekti. Zaten onun iyi olması garip kaçardı. Son zamanlarda yaşadıkları herkesin kaldırabileceği şeyler değildi. Gazel'e nasıl yardım edeceklerini bile bilmiyorlardı ki? Bu yüzden susmayı tercih ettiler.

Gazel bulunduğu yerde daha fazla kalmak istememişti. Kimseye bir şey söylemeden kendisini bahçeye attı. Bir süre etrafına boş boş baktı. Gitmeliydi ama nereye gidecekti bilmiyordu. Kalbindeki sancının dineceği bir yer boğazındaki yumrunun geçeceği bir yer olmalıydı. Ama yoktu. Gidebileceği nefes alabileceği hiçbir yer yoktu. Sonra bakışlarını çıkış kapısına çevirdi. Burada duramazdı aniden koşmaya başladı. Güvenliğin kapıyı tamamen açmasını beklemeden küçücük aradan çıkarak kendisini yola attı. Sağına soluna baktı elleri boğazında bir süre nefes almaya çalıştı. Başaramadı. Daha sonra hafif rampa olan yoldan aşağı doğru koşmaya başladı. Nefes alabileceği bir yer bulma umuduyla.

Mezarın başında hıçkırarak ağlıyordu. Her ne kadar hıçkırıkları boğazında düğümlense de nefes alabiliyordu. Gözyaşının tuzu göz bebeklerini yaksa da içindeki acılar gözyaşlarıyla birlikte dökülüyordu. Mezar taşının üzerindeki ismi okşadı. O kadar aşinaydı ki o taşa gözü kapalı bulabilirdi o mezarı. Çünkü kendini ne zaman kaybetse hep burada bulmuştu. Nasıl geldiğini bilmediği gecelerde bile sabah gözünü açtığında o mezar taşına yaslanmış halde oluyordu. Gözlerini açıp da nerede olduğunu fark edince içine acıyla karışık sevinç doluyordu. Bedeni yorgun olsa da ruhunun dinlenmiş olduğunu fark ediyordu. Bunun nedeni sevdiği adamın yanında oluşuydu. O toprak altında da olsa hep yanında hissediyordu.

Peki ya şimdi? Ruhunu dinlendirdiği mezarın bile boş oluşu bunun bile bir yalan oluşu ve artık ruhunu dinlendirecek bir yerinin olmayışı acı veriyordu. Çünkü keşkelerle doldurduğu beş yılının boşa geçtiğini öğrenmişti. Mezar taşını okşarken Aras'ın adının üzerinde parmaklarını gezdirdi. Ölümünü kabullenemediği içten içe yaşıyor oluşunu hâyâl ettiği adam yaşıyordu. İmkansız olan duaları kabul olmuştu. Ama kendini Aras diye tanıtan adam onun Aras'ı değildi.

Kendini Aras diye tanıtan adamın Aras olması imkânsızdı. Belki onun sesine onun gözüne sahipti ama onun bakışlarına onun kalbine sahip değildi. Onun Aras'ı ona ihanet etmezdi. Gözlerinin içine baka baka başka bir kadına gitmezdi. Sabahki gördüğü kendi Aras'ı olamazdı. O adam bir başkasıydı. Onun sevdiği Aras bu toprağın altındaydı. Parmaklarını mezar taşından çekerek toprağa dokundu. Avucuna aldığı toprağa baktı. Sonra da onu kendisine yaklaştırdı. Toprağı kokladı kokladı ama aradığı o kokuyu bulamadı. Toprak artık sevdiği kokmuyordu. Avucunun içinden usulca boşalttı toprağı. Sonra da gözlerindeki son damlaları sildi. Oturduğu yerden kalktı ve mezara tepeden baktı. Derin bir nefes aldı. Kim ne söylerse söylesin bu mezar boş değildi. Bu saatten sonra Aras'ın bedeni değil Gazel'in kalbi yatıyordu mezarda.

"Bitti Aras! Artık senin yüzünden acı çekmeyeceğim. Bu kötülüğü kendime bir daha asla yapmayacağım. Madem sen beni unuttun. Madem yıllarca bensiz yaşamanın yolunu buldun. Bundan sonra ben de sensiz yaşamayı öğreneceğim. Artık o gece karası gözlerin bana acı veremeyecek. Bana haram kıldığın ve göstermediğin o yüzünü artık özlemeyeceğim. Senden sensiz geçen beş yılın hesabını bile sormayacağım. Bir daha ihanete izin vermeyeceğim. Vazgeçiyorum senden. Artık kime gidersen git. Ben yokum. Bu senin için döktüğüm son gözyaşıydı. Bu bana yaptığın son ihanetti. Bir daha asla bana ihanet edemeyeceksin. Bir daha kalbimi paramparça edemeyeceksin. Gecenin ayazı kalbim bir daha sevginle ısınmayacak... " diyerek usulca uzaklaştı mezarın yanından.

GECENİN AYAZI KALBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin