Gecenin karanlığında bir ateş, bu ateş öyle bir ateş ki ilk kıvılcımı yıllar öncesinden oluşmuş ve yıllar içinde büyüyerek bir volkana dönüşmüştü. Bu ateş ilk önce Yaman'ın kalbine düşmüştü. Büyümüş büyümüş ve artık geceyi aydınlatan bir volkana dönüşmüştü. Evden çıktığında arkasına bile bakmamıştı. Kulaklarında kurtulmak için bağrışan insanların sesleri yankılanmasına rağmen arabasına binip uzaklaşmıştı kendi oluşturduğu cehenneminden. O kötü biri değildi hele katil hiç değildi. Ama babasının kaybından sonra bu ikinci cinayeti oluyordu. Babasını elinden alanlara karşı yaktığı intikam ateşi evden uzaklaştıkça onu da yakmaya başlamıştı. Oradaki insanların masum olduğunu bilmesine rağmen Aras'ın ölümünden sonra bile dinmeye intikam hırsının onlarla birlikte dineceğini düşünmüştü. Yanıldığını yeni yeni anlıyordu ama çok geçti artık. Bundan sonraki hayatında kendisinden nefret edecek ve bir katil olarak yaşamaya çalışacaktı. Gözlerinin önünden Gazel'in görüntüsü gitmiyordu. O kadın, o kadını gerçekten yanında istemişti. Can düşmanının karısı olduğunu bile bile istemişti. Çünkü o farklıydı. Onda hissettiği duygular çok farklıydı. Onu da intikam ateşiyle yaktığı için kalbi kendisini asla affetmeyecekti. Ah keşke onu zorla da olsa çekip alsaydı o alevlerin ortasından. Ama o kadının gözlerinde gördüğü ışığın sahibinin kendisinin olmaması canını hepsinden çok yakmıştı. Artık her şey bitmiş Aras'ın ailesinden kimse kalmamıştı. İntikamını almıştı ama kalbi rahatlamamıştı. İntikam çare değildi tam tersine insanı içine çeken karanlık bir girdaptı. O da o girdaba doğru sürüklenip gidiyordu...
Yanıyorlardı. Bir adamın intikam hırsına kurban gidiyorlardı. Artık pencerelere bile yaklaşamıyorlardı. Çareyi birbirlerine sarılmada buldular. Gözlerinin önünde alevler dans ederken artık nefes bile alamaz halde idiler. Onlar korkuyla titrerken, üst katlarında bir kadının feryadını duyuyorlardı. Gazel'in, Ayaz oğlum! Nidaları yangının içinde kulaklarına gelen tek sesti.
Gazel, ise can havliyle oğluna koşmuş, onu odasında bulamamıştı. Bütün odaları tek tek dolaşmıştı ama görünürde oğlu yoktu. Sesini duyan ona gelen yoktu. Öksürüklerinin arasında oğluna seslenmekten asla vazgeçmiyordu. Belki de oğlu olanlardan korkmuş bir yerlere saklanmış olabilirdi. Artık görüş mesafesi de kısalmıştı. Çünkü alevler henüz üst katı egemen altına almasa da duman çoktan sarmıştı dört bir yanı. Artık takatinin kalmadığını anladığında koridorda kendini tamamıyla salmış ve yere uzanmıştı. Duman gözlerini yakarken nefes almasını da zorlaştırıyordu. Vazgeçti, direnmekten vazgeçti. Kendini ölümün kollarına bıraktı. Eğer oğlunu kurtarmış olsaydı bu ölüm onun için mutluluk olurdu. Çünkü ölünce sevdiği adama kavuşacaktı. Ama kalbinin bir yarısının nerede olduğunu bilememek ve onun yaşayıp yaşayamayacağını bilememek ölüme gitmekten daha zordu. O ölüm ile yaşam arasında kendiyle savaşırken dumanların arasından bir gölgenin ona doğru geldiğini fark etti. Öksürerek birazcık olsun nefes almaya çalışmış ve ona doğru geleni görmek için son bir çaba sarf etmişti. Sonra gördüğü gölge gülümsemesine neden olmuştu. O gelmişti ya da ölmüş kendisi ona gitmişti. Çünkü gölgenin yüzünü göremese de onun kim olduğunu biliyordu. Yangının ortasında titreyen kalbi sahibini tanımıştı çünkü. Gözlerin kapatırken tuhaf bir şeyi fark etti. Kalbi titriyordu. Eğer kalbi titriyorsa hala yaşıyor demekti. Bu nasıl mümkün olabilirdi?...
On beş dakika önce Gazel'in sesinin dışında bir ses daha işitilmişti. Biri ya da birileri kapıyı zorluyordu. O an birbirine sarılmış ölümü bekleyenler bir an umutla birbirlerine bakmışlardı. Kurtulabilirlerdi. Dışarıda birileri vardı. Son kalan dermanlarıyla "Yardım edin!" diyerek bağırmışlardı. Birkaç dakika sonra kapı açılmış içeri birisi girmişti. Son bir gayret ayağa kalktılar ve onlara doğru gelen kişiye gitmişlerdi. Ediz, Duru'yu sıkıca belinden sarmış çıkışa doğru götürmüştü. Leman hanım çocuklarına öncelik vermiş ve dumandan en çok etkilenen oğlunu kendilerine yardıma gelen adama vermişti. Kendisi de kızına sarılarak dışarı çıkmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN AYAZI KALBİM
Romanceİhanete uğrayan her kadın söyler bu sözü "Bunu bana nasıl yaptın?". Bu sözü genç kadında söylemişti. O adam ne demişti peki "sarhoştum!" Büyük aşkı bir içki şişesiyle unutulmuştu. Genç kızda unutmak istedi bütün her şeyi. Yüreğindeki yangını söndürm...