Rakip

477 31 0
                                    


                Dolmuş durağından ağır ağır eve yürürken aklı hala iş yerinde olanlardaydı. Patronunun değişik bir adam olduğunu biliyordu ama bugün ki gördüğü adam onu hem şaşırtmış hem de korkutmuştu. Anne katili olacaktı neredeyse? Peki ya kadının nefes alamadığı için mosmor olması? Eğer o odaya girmeseydi acaba ne olurdu? Patronu gerçekten de annesini öldürür müydü? Belki de öz annesi değildir diye düşündü bir an. Kim öz annesinin boğazına sarılacak kadar ondan nefret edebilirdi ki? İşe gittiği zaman patronuna nasıl davranacaktı bilmiyordu. Bu durumu Ediz bey'e bile anlatmamıştı. Patronunun tepkisine göre hareket etmeye karar vermişti. Aslında bir karardan çok bir tedbirdi aldığı. Patronu onun tanıdığı adam olmaya bilirdi. O böyle dalgın dalgın yürürken karşıdan gelen çiftin farkında bile değildi.

           Yiğit otobüsten inen kızı bir süre gözleriyle takip etti. Gazel usul usul onlara doğru yürüyordu. Çok zordu onsuz hayat. Onunla aynı mahallede olmak ve bir olamamak. Bu durumu kaldıramıyordu. Hele yanındaki kadına sabretmesi gerektiği zamanlar daha da çok özlüyordu Gazel'i. Bir yandan da daha da öfke duyuyordu ona. Ne olurdu sanki Gazel ihanete ihanetle cevap vermeseydi? Ondan ayrılmak istememişti. Onu sevmişti gerçi halada seviyordu da. Ama ne ona gidebiliyor ne de ondan vazgeçebiliyordu.

             Cemile kocasının Gazel'e olan bakışlarını fark etmişti. Gazel'e inat kocasının koluna girdi. Başına taktığı peruğu ise elinin tersi ile savurdu. Gazelden kuaför vakasının hesabını elbette soracaktı. Zaten çok fazla şey yapmasına gerek yoktu. O salak kız hala Yiğit'i seviyordu buna emindi. Yiğit'i onun elinden almak Gazel'e yeterince işkence idi. "Aşkımmm! Manava gidip meyve alalım mı? Canım çok karpuz çekti" diyerek Yiğit'e daha da yaklaşarak onu yanağından öpmüştü.

              Gazel duyduğu sesle birlikte başını kaldırmıştı. Gördüğü manzara karşısında bir an ne yapacağını şaşırdı. Onlar da nerden çıkmıştı böyle? Cemile'nin Yiğit'e yılışık yılışık davranması da cabası idi. Şu anki manzarayı kıskanmak yerine daha çok iğrenmişti. Yiğit'e sert bir bakış göndermişti bile. Sonra da etrafına baktı. Bütün mahalle pür dikkat yolun ortasındaki kişileri izliyorlardı.

           Yiğit, Gazel'i kıskandırmak için Cemile'nin kendisine sokulmasına izin vermişti. Normalde Cemile'yi yanına yaklaştırmıyordu bile. Ama söz konusu Gazel'in canını yakmak olunca Cemile'ye bile katlanmaya razıydı. "Tabi hayatım gidelim manava!" demişti ama bakışları Gazel'in üzerindeydi.

          Gazel olduğu yere çakılıp kalmıştı ne ileri gidebiliyor ne de geri gidebiliyordu. Zaten nereye gideceğini de unutmuştu. Karı kocanın yanından geçmelerini bir robot misali izledi. Onlar yanından iyice uzaklaşınca yürümeyi akıl edebilmişti. Adımlarını hızlı hızlı atarken ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Oysa kendine söz vermişti. Bir daha o adam için ağlamayacaktı, unutacaktı onu da ona olan sevdasını da. Ama olmuyordu işte canı çok ama çok yanıyordu. İhanet edecek kadar unutan bir adam, terk etmeyi de iyi bilirdi. Ya geride kalan ihanete uğrayan kadın? Hangi acısına yanmalıydı. Terk edildiğine mi yoksa Unutulduğuna mı?...

          Bir hafta olmuştu. Koskoca bir hafta geçmiş ama patronu Aras o günden sonra bir daha işe gelmemişti. Ediz'e sorduğunda ise hep bir işinin olduğunu söylemiş durmuştu. Neydi bu işi? Oysa onun toplantılarını Gazel kendisi düzenliyordu. Zaten var olan işleri yapmayan adam hangi işte idi acaba? O iş dedikleri şeyle Aras bey'in annesinin bir ilgisi bulunuyor muydu? Gazel aklındaki soruların cevabını bulamadıkça çılgına dönüyordu. Cevap alabileceği tek kişi ise ortalıkta yoktu. Birkaç defa evine gitmişti ama evinde de bulamamıştı. O gün karar vermişti evine tekrar gidecekti. Elinde birikmiş olan birkaç dosyayı bahane olarak yanında bulunduracaktı. Aklına gelen fikirle gülümsedi ve işine yarayacak dosyaları toparlamaya başladı.

GECENİN AYAZI KALBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin