BÖLÜM 25

8.8K 810 54
                                    

 Diğer tarafta Aden, yavaş yavaş kendine gelmeye başlıyordu. Gözlerini hafifçe araladığında içerisine dolan toprak ve kan kalıntılarını dışarıya atabilmek için, oldukça büyük bir çaba sarfetmişti. Onun bu kıpırdanmalarını fark eden düşmanı, kendini gizleyen çalıların arasından doğrularak Aden'edoğru yaklaştı. Gördüğüm şey, Aden'in neden bu kadar şaşırdığını anlatmaya yetiyordu. Hemen hemen onun kullandığı kelimelerin aynısı dökülmüştü dudaklarımdan:                                

       "Ama bu… Nasıl olabilir?"                                           

      Bu bendim! Benim tıpatıp benzerim… Her şeyiyle bana benziyordu. Benim gibi papatya sarısı uzun dalgalı saçları, elaya çalan açık kahverengi gözleri, düzgün fiziği, minyon görünüşü ve tabii ki güzelliği ile olağanüstü bir kopyaydı bu. Ya da popüler ifadeyle klon… Kıyafetleri farklıydı o kadar. Peki, her şeyiyle tamamen bana benziyorsa, Aden'i nasıl alt edebilmişti? Çünkü Aden benden daha iyi ve güçlü bir savaşçıydı. Bunu anlamanın tek bir yolu vardı.                                                    

       Yavaşça gizlendiğim yerden doğrularak emin adımlarla onlaradoğru ilerlemeye başladım. Aden beni hemen fark etti ve soğuk bakışlarla takip etmeye başladı.                      

       "Aden, iyi misin?" diye sordum merakla.                     

 "Kimsin sen?" diye karşılık verdi buz gibi bir ses tonuyla.                                                      

       "Benim Carol, tanıyamadın mı? Aldığın darbe senin ayarını bozmuş galiba. Böyle yaparsan giderim."     

       "Tamam, anladık Carol'sın, ikna oldum. Ama sen de beni anla." diyerek klonu gösterdi.                                          

       "Evet, babam gerçekten çok iyi iş çıkarmış. Keşke bunu oyun dışına çıkarmanın bir yolu olsaydı, acayip güzel olurdu. Okula benim yerime giderdi mesela…"                   

       "Ayrıca unuttuysan hatırlatayım, ben şövalyeyim. Ben olmadan prensesi kurtaramazsınız, prensesi kurtarmadan da bu oyun bitmez. Yani beni kurtarmadan hiçbir yere gidemezsin, boşuna blöf yapma." diye ekledi Aden.      

       Bir yandan Aden'le konuşurken bir yandan da klonun tepkilerini anlamaya çalışıyordum. Soğuk bir ifadeyle beni süzüyordu, son derece sakin ve umursamaz görünüyordu. Beş metreye kadar yaklaştım ki, birdenbire kılıcını çekerek Aden'le benim arama geçti. Artık biraz önceki gibi sakin değildi.                                                 

       Ben de hemen kılıcımı çekerek karşılık verdim, Aden'den biraz uzaklaşıp hayali bir çember etrafında dolaşarak birbirimizi tartmaya başladık. Aden sessizliği bozdu.          

       "Carol, bütün planın buysa hiç başlama derim, sana benziyor olabilir ama senden çok daha hızlı ve güçlü olduğuna eminim. Beni ne hale getirdiğini görüyorsun, üstelik tek vuruşla…"                                                     

       "Ama ben onu yeneceğim, göreceksin."

       Benden ne kadar güçlü olabilirdi ki? Klonumla karşılaşmadan önce, çok daha güçlü ve acımasız bir canavarla karşılaşacağımı tahmin ediyordum ve öyle bir şeyle bile gözü kapalı savaşacaktım. Onun yanında bu çerez gibi kalıyordu.                                                     

SAKLANANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin