"Birkaç insan kaybetmek mi?" diye bağırdı Melanie. "Sen bizi nasıl bir gözle görüyorsun, satranç tahtasındaki piyonların değiliz biz!"
"Bravo!" diye alkışladı Ultor, alaycı bir şekilde gülümseyerek."Bu savaştaki pozisyonunuz bundan daha iyi tanımlanamazdı herhalde. Bunun için sana çok teşekkür ederim."
"Sen ona aldırma." dedim Melanie'ye sarılarak. "Size zarar gelmemesi için elimden geleni yapacağım."
"Bundan eminim Carol." dedi Melanie buruk bir şekilde gülümseyerek. "Yine de içimde çok kötü bir his var."
Melanie'nin bu son cümlesinden sonra oluşan sessizliği Aden bozdu: "Eğer sorusu olan yoksa şimdi herkes uyusun ve iyice dinlensin. Yarın çok uzun bir gün olacak. Planla ilgili detayları da yarın tekrar gözden geçiririz."
Aden'in bu önerisi herkes tarafından olumlu karşılanmıştı.Çünkü herkes için hem fiziksel, hem de duygusal olarak yoğun bir gün olmuştu. Özellikle arkadaşlarım, yaşadıkları olayların izlerini hala bakışlarında taşıyorlardı. Kolay değildi; daha düne kadar yaşadıkları en büyük sorun, yüzlerinde çıkan ergenlik sivilceleri, ya da kötü geçen sınav gibi basit şeylerle sınırlı iken, şimdi bütün hayatları alt üst olmuştu. Ailelerini kaybetmişlerdi, onlar için artıkhiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı ve daha da önemlisi, ertesi güne canlı çıkıp çıkmamalarının bile garantisi yoktu.
Keira ve Ariel hariç, kızların hepsi birbirine sokulmuşlardı. Kimi sırtını bitkilerin kalın gövdesine dayamış oturur vaziyetteydi, kimi de diğerinin dizlerine kafasını koymuş ve yere uzanmıştı. Gözlerini kapatıp uyumaya çalışan da vardı, düşünmekten uyuyamayan ve sessiz sessiz ağlayan da...
Aden ve Forneus ayrı yerlerde laboratuvarın duvarına yaslanarak dinlenmeye çalışıyordu. İkisinin de gözleri kapalıydı. Uyuyup uyumadıklarını kestiremiyordum. Keira, diğer bir köşede Ariel'in dizlerini yastık gibi kullanmış ve kendi dizleri karnına çekik bir vaziyette kıvrılarak uykuya dalmıştı.
Dakikalar sonra, artık herkesin gözleri kapanmıştı. Aden'in uyumuş olmasını dileyerek sessizce Forneus'un yanına gittim ve yanına oturarak başımı usulca göğsüne yasladım. Uzun süredir beslenemediği için oldukça bitkin düşmüştü. Hafifçe gözlerini aralayarak gülümsedi ve ellerini saçlarımda gezdirmeye başladı. İçimde bulunduğum durum tam bir kaos olmasına rağmen bir andakendimi fırtınalı bir havada güvenli bir limana demirlemiş küçük bir gemi gibi hissettim.
Arkadaşlarım, yaşadıkları yorgunluğun etkisiyle kısa süre içinde uykuya dalmışlardı. Uyurken son derece masum görünüyorlardı. Felicity, Jade ve Rain'i saymazsak, hiçbiri içine düştüğümüz bu zor durumda bize sırt çevirmemişti. Aslında o üçünün davranışına da alınmaya hakkım yoktu. Evet, arkadaşlık her durumda dayanışmayı gerektirirdi; ama içinde bulunduğumuz durum zorluk seviyesi bakımından en üst konumdaydı. Bizim yüzümüzden ailelerini kaybetmişlerdi ve tüm yaşamları alt üst olmuştu. Üstelik kaos hala devam ediyordu. O nedenle bu tercihlerinden dolayı onları suçlamak büyük bir haksızlık olurdu.
Melanie, Kelly, Mathew, Sissy ve diğerleri... İçinde bulundukları rahatsız şartlara rağmen hepsi de mışıl mışıl uyuyordu. Onlardan daha fazla fedakarlık yapmalarını istemeye hakkım yoktu. Sonuna kadar yanımızda olduklarını söylemişlerdi; ama bizi nasıl bir sonun beklediğiyle ilgili hiçbirimizin net bir açıklaması bulunmuyordu.
Tamam, Ultor'un bizim yanımızda yer alması, en azından bize karşı savaşmaması önemli bir avantaj gibi görünüyordu; ama neticede bu bir savaştı ve her an her şey olabilirdi.
Aden, Keira ve Ariel... Ya her şey ters gider ve onları kaybedersem diye düşündüm bir an. Birinin bile tırnağına zarar gelmesine tahammül edemezdim. Mutlaka bir çözüm üretmeliydim! Onların ve arkadaşlarımın hayatta kalmalarını sağlayacak bir formül bulmalıydım.
Yavaşça başımı kaldırarak Forneus'a döndüm. Muhteşem yüzünü ilk kez gözlerimi kaçırmadan izleyebiliyordum ve bunun keyfini çıkarmalıydım.
Bana olan aşkı yüzünden ailesini ve tüm ırkını hiç düşünmeden karşısına almıştı. Şimdi de yine benim için geri dönmeyi kabul etmişti... Beslenemiyordu ve enerjisini mümkün olduğunca yüksek tutabilmek için uyuyordu. Onun hiçbir şekilde zarar görmesine katlanamazdım.
Ve galiba, hiçbirinin zarar görmemesini sağlayacak bir planım vardı!
Onun yüzünü görebilecek şekilde yanına kıvrıldım. Bir süre nefesimi tutarak onu seyrettim. Onu seyrederken, verdiğim kararın ne kadar yerinde olduğuna bir kez daha inanmıştım. Gözlerimden dökülen iki damla yaş, yanaklarımdan aşağı doğru kayıyordu. Yavaşça ayağa kalktım. Aden, Ariel ve Keira'ya baktım ve onları ne kadar çok sevdiğimi düşündüm. Ne olursa olsun, onlar yaşamalıydı! Hatta bunun bedeli benim hayatım olsa bile...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLANANLAR
Science Fiction"Eğer farklıysak..." Kelimeler boğazında düğümlenmiş, cümleyi tamamlayamamıştı. "Biz kardeşiz. Bundan en ufak bir şüphe duymuyorum." diyerek yatıştırdım onu. Sonra devam ettim: "Ama elbette tuhaf olan şeyler var. Mesela; genetik yapımız inanılmaz de...