Mordad, Zamoran'ın ordusunda düşük rütbeli bir askerdi. Hırsı sayesinde kısa zamanda önce orduyu, sonra da gezegenin yönetimini ele geçirdi. İlk olarak orduyu iyice güçlendirdi.
Bioneva'nın hiçbir zaman ordusu olmamıştı çünkü buna gerek yoktu. Enerji kaynakları, onları başka çözüm arayışlarına ihtiyaç bırakmayacak kadar sınırsızdı ve bu kaynaklar aynı zamanda gezegenin en büyük savunma silahlarıydı.
Tarihlerinde hiç saldırıya uğramamışlardı ama buna teşebbüseden her ne olursa, enerji kaynakları onları fiziki olarak yakalayabilirdi ya da yaydıkları kuvvetli elektromanyetik dalgalarla etkisiz hale getirirdi, hatta paramparça edebilirdi.
İşte Mordad, içten içe Bioneva'nın bu erişilmez gücünü kıskanıyor ve sırrını çözmek istiyordu. Ayrıca Neria'nın tek hâkimi olmak ve bütün gezegenleri kendi yönetimi altında toplamayı düşünüyordu. Bu nedenle, işe önce Lapithia'ya saldırmakla başladı. Çünkü diğer gezegenlerdeki yaşam formlarının Bioneva'yı ele geçirmesine katkı sağlayacak bir özelliği yoktu.
Lapithia, yaşam şartları ve gezegen yapısı olarak dünyaya çok benzeyen bir gezegendir. Lapith'ler, dünyalılar gibi bir aile yapısına sahiptirler ve ölümlüdürler. Hayvanları ve bitkileri yiyerek beslenebilirler. Vahşi olanları Zamorlar gibi canlı organizmaların içine girip enerjilerini emerler. Ancak bunu hayvanlar veya benzer yaşam formları ile gerçekleştirebilirler. Bitkilerin içine girseler bile diğerinin tersine, bitki Lapith'i yok eder. Oldukça iriyarı, güçlü ve son derece savaşçıdırlar. Ama bunun yanında zeka seviyeleri oldukça düşüktür.
Düşük derken, Neva ve Zamor ırkına göre düşüktür. Yoksa dünyalılarla kıyaslayacak olursak mesela; Einstein'dan bile daha zekidirler.
Bu zaafları nedeniyle Mordad'a fazla karşı koyamadılar. Sonderece mükemmel savaşçıydılar ve cesurca savaştılar ama Zamoran, zeka ve teknolojisi ile Lapithia'yı ele geçirdi ve bütün halkı esir alarak köleleştirdi. Mordad'ın kibri nedeniyle bütün halkın isimleri değiştirildi ve hepsine 'M' harfiyle başlayan numaralar verildi."
Keira'nın gözleri dolmuştu: "Peki, Hercules'ün gerçek adı neydi?" diyerek titreyen bir ses tonuyla sordu. Onun bir Lapith olduğunu anlamıştı.
"M35." diye cevap verdi annem üzüntüyle. Arkasından kısa bir sessizlik oldu. Hepimizin kafasından Hercules'ün içinde olduğu hatıralar film şeridi gibi geçmeye başlamıştı. Babam anlatmaya devam etti:
"Hercules, Lapithia'daki en yetenekli ve en cesur savaşçılardan biriydi. Ayrıca onu Lapith'lerden ayıran en önemli özelliği, son derece gururlu olmasıydı."
"Bize her zaman gururlu olmamızı öğütlerdi." dedi Aden.
"Evet, bu nedenle köleliği kabullenmedi ve Lapith'leri örgütlemeye çalıştı. Mordad'ın direnmeden teslim olmaları durumunda hiçbir isyancının zarar görmeyeceğine garanti vermesine rağmen Hercules durmadı ve halkı köleliğe karşı örgütlemeye devam etti. Mordad ise bir an önce isyanı bastırmak ve köleleri kullanarak Bioneva yapacağı savaşa daha güçlü bir şekilde başlamak istiyordu.
Savaşçıların örgütlenmesi çok iyi sonuçlar veriyordu. Mordad, teknolojisi olmayan ve zeka seviyesi düşük yaratıklarla dolu bu gezegende sıkışıp kalmıştı. Örgütlenmenin liderinin kim olduğunu öğrenmesi ve öncelikle onu durdurması gerekiyordu. Bunun için eski ve kalleşçe bir yönteme başvurdu; hain bir Lapith'ten bu bilgiyi ve daha da önemlisi onun en zayıf noktasını öğrendi, yani bir ailesi olduğunu...
Karısını ve küçük kızını kullanarak Hercules'ü yakaladı ve isyancılara ibret olması için ikisini de onun gözleri önünde öldürttü. Ailesini çok seven Hercules, bu olaydan sonra yaşayan ölüden farksız bir hale geldi, hayata küstü ve bir daha hiç konuşmadı."
Aden üzüntülü bir ifadeyle: "Ne kadar acı olaylar yaşamış meğer, çok fazla konuşmamasının nedeni de buymuş demek..."
"Ve Keira'yı çok sevmesinin nedeni de... Ölen kızının yerine koyuyordu herhalde." diye tamamladı Ariel.
"Sonra ne oldu?" diye merakla babama sordum. Babam anlamaya devam etti."İsyanın bastırılmasıyla Bioneva'ya saldırmak için Mordad'ınönünde hiçbir engel kalmamıştı. Köleleştirdiği her Lapithia savaşçısını, ordusundaki yüksek rütbeli bir komutanın yanına yardımcı olarak verdi. Tabii M35 bu uygulamanın dışında tutulmuştu çünkü yaşadıkları nedeniyle dikkatini toplayamıyordu ve bundan da önemlisi Zomoran'lı komutanlar, geçmişte isyancıların liderliğini yaptığı için ona güvenmiyordu. Biri hariç... Genç bir filo komutanı, Mordad'la konuşarak özellikle M35'i istedi ve herkesin düşündüğünün aksine savaşta ondan faydalanabileceğini söyledi. Mordad da onun bu isteğini geri çevirmedi.
Oysa Zamoran'lı komutan, gerçekte Mordad'ın yaptıklarını onaylamıyor ve Bioneva ile savaş yapılmasını istemiyordu. Ayrıca köleliğe de karşıydı. Bu nedenle M35'in verdiği mücadeleye içten içe sempati duyuyordu ve onunla iyi anlaşabileceğine inanıyordu.
Öyle de oldu... M35 geçen zaman içerisinde, kendisini özellikle tercih eden bu komutanın hiç de kötü biri olmadığını fark etti. Mordad'a ve bütün Zamor'lara karşı büyük bir kin besliyordu ama o diğerlerinden çok farklıydı. Yaşadığı travmayı atlatabilmesi için büyük bir çaba sarfediyordu ve kendisine asla köle gibi davranmıyordu. Hatta birinde, başka bir Zamoran'lıyla sırf ona kötü davrandığı için oldukça ciddi bir şekilde kavga etmişti. M35 işte o zaman kararını verdi; hayatının sonuna kadar bu genç komutanın yanından ayrılmayacak ve onu daima koruyacaktı."
"Yok artık!" diye bağırdı Aden. Saçlarını sinirli bir şekilde karıştırarak gergin bir tavırla gülümsedi. "Resmen şaka gibi ya! Aslında biliyor musunuz, süper fıkra çıkar bu hikayeden. Hani şöyle başlayanlar olur ya, işte onlardan: 'Bir Zamor, bir Neva, bir Lapith, günün birinde dünyayı ziyaret etmeye kara verirler. Zamor yolda der ki..."
"Haksızlık ediyorsun." diyerek susturmaya çalıştım Aden'i; ama başarılı olamadım.
"Demek haksızlık ediyorum ha?" diye karşılık verdi. "Peki sevgili kardeşim söyle bakalım; düne kadar normal bir hayatımız varken, bugün annemin ve babamın aslında birer uzaylı olduğunu öğreniyoruz. Üstelik bununla da kalsa iyi; ayrı gezegenlerden gelmişler ve biyolojik olarak da birbirlerinden tamamen farklılar. 'O halde biz ne tür bir yaratığız?' diye sormaya bile korkuyorum. Ve sen benim haksızlık yaptığımı düşünüyorsun."
Keira, bir an önce konuyu değiştirmezse bu kavganın uzayacağını fark etmişti:
"Peki, nasıl tanıştınız annemle?" diye sordu. Ama bu, Aden'in iyice sinirlenmesine neden oldu.
"Yani pes Keira, bu kadar garipliğin ortasında merak ettiğin tek konu bu mu şimdi? Magazinciliğe bu kadar meraklı olduğunu bilmiyordum doğrusu."
Keira gözlerini devirerek Aden'e kızgın bir bakış attı. Babam ise soruyu cevaplandırmak için oldukça hevesiydi, anneme bakarak sevimli bir gülücük gönderdi ve anlatmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLANANLAR
Science Fiction"Eğer farklıysak..." Kelimeler boğazında düğümlenmiş, cümleyi tamamlayamamıştı. "Biz kardeşiz. Bundan en ufak bir şüphe duymuyorum." diyerek yatıştırdım onu. Sonra devam ettim: "Ama elbette tuhaf olan şeyler var. Mesela; genetik yapımız inanılmaz de...