Bir süre bulduğu çözüme nasıl bir tepki vereceğimizi görmek için durakladı, beklediği tepkiyi alamayınca da devam etti.
"İlk başta Hercules, sonra da annemler, aradığımız bütün cevapları mahzende bulacağımızı söylemediler mi? Burada oturmuşkara kara ne yapacağımızı düşünüyoruz. Halbuki çözüm burnumuzun dibinde olabilir. Üstelik girişi açacak şifreyi de oluşturduk. Tek yapacağımız oraya inmek."
"Doğru." diye onayladı Aden. "Zaten yapabileceğimiz başka bir şey de yok gibi."
"Ben de geleceğim!" diye atıldı Forneus. "Onu yalnız bırakamam."
Aden alev fışkıran gözlerini kıstı ve sinirden sıktığı dişlerinin arasından cevap verdi:
"Bana bak Zamor! O yalnız değil, yanında biz olacağız. Daha önce de söylediğim gibi, sana ihtiyacımız yok."
"Peki ya siz de aşağıda onun kadar kötüleşirseniz?" diye ekledi Forneus. "O zaman onu kim koruyacak?"
Bu cavap üzerine Aden bana baktı. Forneus'un söylediği son derece mantıklıydı; öyle bir durumda sadece benim değil, hepimizin yardıma ihtiyacı olabilirdi. Hafifçe başımı sallayarak onayladığımı belirttim. Bu durum kesinlikle Aden'in hoşuna gitmemişti.
"Tamam ama kesinlikle benim sözlerimin dışına çıkılmayacak, anlaşıldı mı?" dedi Forneus'a sert bir bakış atarak. Forneus, bu isteğe uyacağını ifade edercesine hafifçe başını salladı. Aslında bunu yapmayacağını gayet iyi biliyordum. Yine de kriz şimdilik çözülmüş gibi görünüyordu.
"Carol, yürüyebilir misin?" diye sordu Keira. "Bu şekilde oldukça zorlanırız."
Haklıydı. Kalkmak için hamle yaptım. Aden ve Forneus kollarımdan destekledikleri için kolaylıkla ayağa kalkmıştım. Ayakta durabilmek için neredeyse hiç kuvvet harcamıyordum.
"Peki, kapağı nasıl açacağız?" diye sordu Ariel. "Şifreyi çözdük ama hala kapalı."
"Büyük ihtimalle otomatik bir mekanizması vardır." diye cevapladı Keira. "Kapağın üzerine çıktığımızda gerisi kendiliğinden gelecektir."
Ağır ağır kapağa doğru ilerledik. Kapak beşimizi de alacak büyüklükteydi ve üzerindeki simge mavi ve yeşil renkleriyle ışıl ışılparlıyordu. Aden ve Forneus sayesinde yürümem de beklediğimden kolay olmuştu. Arkadaşlarımız endişeli ifadelerle olan biteni seyrediyordu ve özellikle bana baktıklarında görme yeteneğim ne kadar sınırlı olsa da üzüldüklerini yüz ifadelerinden anlayabiliyordum. Aden onlara bakarak sert bir ses tonuyla: "Geri geleceğiz, ozamana kadar kesinlikle buradan hiç kimse ayrılmayacak, anlaşıldı mı?" diyerek uyardı.
Sonunda kapağın üzerine çıktık. Fakat kapağın üzerine çıktığımızda iç içe geçmiş iki güneşi simgeleyen figürün etrafındaki yeşil renk birdenbire kırmızıya döndü ve aynı anda laboratuvarın içinde yüksek sesli bir alarm ikaz vermeye başladı. Hepimiz panik içinde birbirimizin yüzüne bakıyorduk.
"Fakat bu nasıl olur?" dedi Keira şaşkınlıkla. "Şifreyi oluşturmuştuk, bu ne demek şimdi anlayamadım."
''Sanırım ben anladım...'' dedi Forneus. Sesindeki çaresizlik duygusunu hissedebiliyordum. Bana dönerek: "İyileşeceğine eminim, sakın inancını kaybetme. Seni burada bekliyor olacağım." dedi. Ne olduğunu anlayamadan bu kez Aden'in gözlerine keskin ifadelerle bakarak: "İstediğin oldu." dedi hayal kırıklığı içinde ve gözleriyle beni işaret ederek devam etti: "Ona çok iyi bak!"
Bunları söyledikten sonra beni tutan ellerini yavaşça çekti ve dengemin bozulmadığına emin olunca da yavaşça kapağın üzerinden inerek yanımızdan uzaklaştı.
Forneus'un inmesiyle laboratuvarda yankılanan alarm sesi bir anda kesildi ve kapağın üzerinde iç içe geçmiş iki güneşi temsil eden figürün kırmızıya dönen kısımları, yine eski haline, yani yeşile dönmüştü.
"Vay canına!" diye bağırdı Keira. "Babam, mahzene bizim dışımızda başka bir yabancının girmemesi için epeyce tedbir almış. Aşağıda her ne varsa şimdi daha çok merak ediyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLANANLAR
Science Fiction"Eğer farklıysak..." Kelimeler boğazında düğümlenmiş, cümleyi tamamlayamamıştı. "Biz kardeşiz. Bundan en ufak bir şüphe duymuyorum." diyerek yatıştırdım onu. Sonra devam ettim: "Ama elbette tuhaf olan şeyler var. Mesela; genetik yapımız inanılmaz de...