Bu son cümle, Ariel ile göz göze gelmemize neden oldu. İkimiz de söze devam etmeye çekiniyorduk, bir yandan da sanki birbirimizi daha önce hiç görmemiş gibi incelemeye başlamıştık. Dış görünüşümüzde de insanlarda olmayan farklı bir takım özellikler var mıydı?
İncelememiz sonuçlandığında, ikimiz de derin bir oh çektik. Farklı bir şey bulamayınca korku, yerini rahatlamaya bırakmıştı.
"Aden'le Keira'ya bunları anlattın mı?" diye sordu Ariel, aslında vereceğim cevabı biliyordu.
"Biraz önce ufak bir denemem oldu. Ama Aden bu partiyi çok önemsiyor ve kendisini her türlü iletişime kapatmış durumda. Yine de, bir çeşit canavar olduğumuzu söyleyince eminim ilgi gösterecektir."
"Yani, sen anlatmaya çalışınca ne dedi?"
Aden'in taklidini yaparak:
"Sonra, daha sonra." diye cevap verdim.
Bu cevabın üzerine, muhtemelen yaşadığımız sinir bozucu olayların da etkisiyle olsa gerek, gülme krizine yakalandık. Birbirimizin suratına bakarak deliler gibi gülüyorduk. Öyle ki gözlerimizden yaşlar akmaya başlamıştı. Oyun salonuna gidene kadar da bu halimiz devam etti.
Oyun salonunun kalabalık olduğu, hafif aralık olan kapıdan sızan seslerden anlaşılabiliyordu, heyecanla içeriye girdik.
Bu salona her girişimde, babamın mimari ve teknoloji alanındaki yeteneğine hep hayranlık duyuyordum. Çünkü içerideki her şeyi, yani bütün elektronik ekipmanları ve salonun tasarımını kendisi geliştirmişti.
Kapıdan içeriye girdiğinizde, sanki gökyüzünde hareket halinde olan geniş bir platformun üzerine çıkmış gibi oluyorsunuz. Salonun bütün duvarları ve tavanı, üç boyutlu görüntüyü destekleyen LCD panellerden oluşturulmuştu. Babamın en ideal gökyüzü görüntülerini yakalayabilmek için helikopterle defalarca uçtuğunu çokiyi hatırlıyorum. Kendi geliştirdiği üç boyutlu ve yüksek çözünürlüklü çekim yapabilen kamerasıyla, gündüz ve gece saatlerce gökyüzünde dolaşmıştı.
Daha sonra bu kayıtları, bir program yardımıyla düzenleyipLCD ekranlara gönderiyordu. Görüntü üç boyutlu ve yüksek çözünürlükte olduğu için, odanın ayrıt çizgileri kesinlikle fark edilmiyor,duvar ve tavan gerçek gökyüzüymüş gibi algılanıyordu.
Hareketli çekim sistemi sayesinde gökyüzünde bulutların arasında dolaşıyormuş gibi hissediyorsunuz. Gece modunda ise, bulutların yerini yıldızlar alıyordu. Görüntü efektleri o kadar gerçekçiydi ki, ilk defa gelen misafirler düşme korkusuyla duvarlara yaklaşamamış, yükseklik korkusu olanlar ise salona hiç girememişlerdi.
Ses ve aydınlatma sistemleri ise, duvar ve tavan tamamen panellerle kaplanmış olduğu için taşıyıcı kolon gibi görünen ancak tavana kadar yükselmeyen kare kesitli bloklara gizlenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLANANLAR
Science Fiction"Eğer farklıysak..." Kelimeler boğazında düğümlenmiş, cümleyi tamamlayamamıştı. "Biz kardeşiz. Bundan en ufak bir şüphe duymuyorum." diyerek yatıştırdım onu. Sonra devam ettim: "Ama elbette tuhaf olan şeyler var. Mesela; genetik yapımız inanılmaz de...