Keira, Simon, Matt ve Charles ilk toplanma yerinde beklemeye devam ediyorlardı. Erkeklerin bir arada olup da bu kadar zaman tek kelime etmeden durmaları Keira'ya oldukça komik gelmişti. Laf atmaktan kendini alamadı.
"Beyler şu anda tarihi bir rekora imza atmış bulunuyorsunuz, sizi tebrik ederim."
"Ne rekoruymuş bu?" dedi Simon.
"Ne rekoru olacak, sizin bir araya gelip de bu kadar uzun süre konuşmadan durmanız görülmüş şey değil. Ne oldu, ağzınızı bıçak açmıyor?"
"Dalganı geç bakalım." diye sitem etti Matt. "Sen rahatsın tabii, savaşmayı biliyorsun. Bir de bize bak, kurbanlık koyunlar gibiyiz. Bırak savaşmayı, kendimizi korumaktan bile aciziz. Biz daha kılıcımızı savuramadan elli yerden çizecek bizi klonlar."
"Yanlış düşünüyorsun Matt, savaş da bir çeşit takım oyunu sayılır. Elinde silah olsun veya olmasın herkesin başarması gereken görevler vardır. Bazen cepheye haber ulaştıran bir ulak bile savaşın seyrinin değişmesinde önemli rol oynamıştır. Yani, savaşa katkı sağlamak için iyi silah kullanmak ve güçlü olmak her şey demek değildir. Esas olan yüreğinin güçlü olmasıdır."
"Keira coştun yine, bir daha böyle edebi sözler söyleyeceğin zaman önceden haber ver de, bir yerlere not alalım." dedi Charles gülerek. Diğerlerinin de neşesi yerine gelmişti.
"Hah şöyle... Neşelenin biraz, bu kadar gerilmeyin, ucunda ölüm yok ya bunun." dedi Keira.
"Ölüm yok derken?" dedi Matt kaşının birini kaldırıp imalı imalı bakarak.
"Lafın gelişi yani..."
Keira, bu kısa sohbetten sonra zamanın daraldığının farkına varmıştı.
"Evet, beyler, yavaş yavaş biz de yerimizi alsak iyi olur, Carol'lar yerleşme işini tamamlamak üzeredir." diyerek ayağa kalktı ve yürümeye başladı. İkinci takım da onun arkasındaki yerini almıştı.
Ariel'in konferans ışığı yanıp sönerek ikaz vermeye başlamıştı. Hemen sekmeyi tuşladım, Ariel ekranda belirdi.
"Carol, ben yerimi aldım." dedi.
"Peki ya diğerleri?" diye sordum. Aynı anda ekranımda onların da konferans ışıkları yanıp sönmeye başlamıştı, aceleyle hepsini tuşladım. Ekranım bölünerek sırayla hepsini görüntüye getirdi. Birinci takım yerini almıştı. Şimdi sıra Keira'ya haber vermeye gelmişti. İkonunu tuşlayarak görüşmeye katılmasını istedim. O da hemen ekranda belirdi ve ben daha konuşmadan söze başladı.
"Vakit geldi galiba..."
"Evet, biz hazırız, siz ne durumdasınız?"
"Biz çoktan hazırız, hatta sizi beklemekten sıkıldık bile denilebilir."
"Ortalığı şenlendirelim o halde." dedim ve kısa bir duraksamadan sonra kararlı bir ifadeyle savaşı başlatan komutu verdim:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLANANLAR
Ciencia Ficción"Eğer farklıysak..." Kelimeler boğazında düğümlenmiş, cümleyi tamamlayamamıştı. "Biz kardeşiz. Bundan en ufak bir şüphe duymuyorum." diyerek yatıştırdım onu. Sonra devam ettim: "Ama elbette tuhaf olan şeyler var. Mesela; genetik yapımız inanılmaz de...