Okulun bahçesi mahşer yeri kadar kalabalık ve korku filmlerini aratmayacak kadar kasvetliydi. Savaşçı askerler gibi ağır ağır okula doğru ilerlemeye başlamıştık.Yüksek sesli konuşmalar, fısıldaşmalar, özlem dolu cıvık cıvık sarılmalar, anlamsız şakalaşmalar arasında okula ulaşmıştık. Yol boyunca Aden, çapkın bakışlarıyla bütün kızları incelemişti; ama her zamanki ulaşılmaz tavırları nedeniyle hiçbiri yaklaşmaya veya konuşmaya cesaret edememişti. Tek yapabildikleri bana veya Ariel'a yağcılık yaparak Aden'a ulaşmayı umut etmekti.
İçimizde en heyecanlı ve enerjik olan Keira'ydı. Küçük kraliçemizin Cleopatra gibi uzun ve siyah saçları, babamınkilere benzeyen siyah ve çekik gözleri vardı. Dudakları da bizimkine göre iri ve dolgundu. Her zaman, sanki yaz tatilinden yeni dönmüş gibi görünen bronz bir tene sahipti. Hal böyle olunca bu yeni öğrenci, bir anda herkesin ilgi odağı olmuştu. Ayrıca bizimle aynı formayı giymesi de insanlarda ayrıca merak uyandırıyordu. Ve bütün bunlara rağmen bu ilgiyi ve bakışları umursamaz bir şekilde Aden'la bir köşede konuşup şakalaşmakla meşguldü.
Dersliklere yaklaştığımızda nihayet tanıdık yüzler görmeye başlamıştık. Sanki daha dün beraber değilmişiz, yıllardır görüşmüyormuşuz gibi heyecanlı bir şekilde birbirimize sarıldık. Ve tabii ki herkeste aynı merak vardı: Acaba kim, hangi sınıfta olacaktı?
Aden ve Keira'nın bu konuda bizden daha bilgili olduklarını umarak onları aramaya başlamıştım. Ve Aden'ı görünce karşılaştığım manzaraya hiç şaşırmadım. Bir grup kızın ortasında ve hayatından oldukça memnun görünüyordu. O sırada Keira koşarak yanımıza geldi. "Hepimiz matematik sınıfındayız!" diye heyecanla bağırdı.
Ariel, rüyasında kabus görüp uyanmış gibi, panik içerisinde üzerime atladı ve "Carol, bununla başa çıkabileceğimi hiç sanmıyorum!" dedi paniklemiş bir şekilde. "Annemlere sayısal istemediğimizi söylemiştik.''
"Kesinlikle sana katılıyorum." diye cevap verdim. Keira, derslerle ilgili bir sorunu olmadığı için bu sohbetten hemen sıkılmıştı. "Aden nerede?" diye sorarak konuyu değiştirdi. Parmağımla işaret ederek "Sanırım kendi cennetinde." diye cevapladım.
Keira, Aden'ı kimseyle paylaşmaya tahammül edemezdi. Jet hızıyla gidip Aden'ı kızların arasından söküp alması sadece birkaç saniye sürmüştü.
Araya araya sonunda sınıfımızı bulduk. Ariel ve ben üçüncü sırayı tercih etmiştik. Aden'ın yeri zaten belliydi: cam kenarındaki sıraların en arkası! O sıra için yıllardır başarıyla mücadele etmesi nedeniyle artık kimse oraya oturmaya cesaret edemiyordu. Gitti ve yerine oturdu. Tabii ki artık bu kez tek başına değildi, Keira da yanındaydı. İlk dersin matematik olduğunu Mr. Avitello'nun sınıfa girmesiyle anlamıştık. Ve bu hiç de iyiye işaret değildi. Çünkü öğrencinin el kitabında, öğretim yılının matematik dersiyle başlamasının her zaman kötü şans getirdiği yazardı.
Mr. Avitello'yu her gördüğümde, bütün matematikçilerin birbirine çok benzediği hissine kapılırdım. Genelde orta yaş ve üstü, saçlar -tabii eğer varsa-, koyu renk, kilo almaya elverişli ve atletik olmayan bir fizik... Demek ki matematik öğrenmek çok uzun zaman alıyor ve insan anatomisini olumsuz etkiliyordu. Bu dersi sevmemekte son derece haklıydım yani!
Bütün bunları aklımdan geçirirken Ariel'ın kolumu hızlıca çekiştirmesiyle kendime geldim. Meğer herkes ayağa kalkmıştı ve oturan bir tek ben kalmıştım. Hemen ayağa kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLANANLAR
Fiksi Ilmiah"Eğer farklıysak..." Kelimeler boğazında düğümlenmiş, cümleyi tamamlayamamıştı. "Biz kardeşiz. Bundan en ufak bir şüphe duymuyorum." diyerek yatıştırdım onu. Sonra devam ettim: "Ama elbette tuhaf olan şeyler var. Mesela; genetik yapımız inanılmaz de...