Annem, kısa bir sessizlikten sonra devam etti: "Üzülmemelisin. Bu bizim tek şansımız. Bizi zaten öldürecekler, bunu biliyorsun. Sadece çocukları ele geçirebilmek için yem olarak tutuyorlar ve bunu başardıklarında bizden hemen kurtulacaklar. Şu izolasyondan dolayı savaşta benim fazla bir faydam olamaz. Ama sen öyle değilsin. Eğer dediğimi yapabilirsem, ihtiyaç duyduğundan çok daha fazla enerjin olacak ve bu seni çok güçlü kılacak."
Babam başını iki yana salladı: "Hayır, bunun mutlaka başka bir yolu olmalı. Senden vazgeçemem, bunu benden isteme!"
"Chrom, hayatta bazı tercihler yapmak gerekir ve ne yazık ki bu da onlardan biri... Ayrıca, sen yaşadığın sürece, ben de senin içinde yaşıyor olacağım, yani benden tamamen kurtulmuş olmayacaksın."
Babam bu söze acı bir tebessümle karşılık verdi. Artık o da ağlıyordu ve anneme yaklaşarak ona sımsıkı sarıldı. Onu son defa kollarına aldığını artık anlamıştı. Uzunca bir süre öylece kaldılar. Alexander ve Damian, hücredeki bu hareketliliğin nedenini anlayabilmek için şeffaf duvarın önüne kadar gelmişlerdi. Annem ve babam, son defa öpüştüler. Annem, babamın yüzünü avuçlarının içine alarak güçlükle kendinden uzaklaştırdı. Şefkatli ve yaşlı gözlerle babamın gözlerinin içine bakarak: "Seni çok seviyorum..." dedi ve ekledi: "Hoşçakal..."
Ben de hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Annemin bunu yapmaması için deliler gibi çırpınıyordum; ama bir türlü sesimi duyuramıyordum. Konuşmasını bitirdiğinde, annemin gözlerindeki parlak mavi ışık tekrar belirdi ve yavaşça dudaklarını babamın dudaklarına yaklaştırdı ve onu öpmeye başladı. Alexander ve Damian, hala anlamsız ifadeyle neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Birkaç saniye içinde annemin bedeni, yavaş yavaş babamınbedenine doğru girmeye ve onunla birleşmeye başlamıştı. Bu arada etrafa beyaz kuvvetli bir ışı yayılıyordu. Babam, başlarda acı çekiyormuş gibiydi; ancak birleşmenin ilerleyen safhalarında, bu işlemin ona fayda sağladığı açıkça hissedilmeye başlamıştı. Derisinin rengi canlanıyor ve derin çizgiler kayboluyordu. Daha dik ve daha ihtişamlı görünmeye başlamıştı.
Bekçiler, olayı anladıklarında çoktan iş işten geçmiş, dönüşüm işlemi tamamlanmıştı. Babamın gözleri artık, annemin gözleri gibi mavi ışık saçıyordu ve nefret doluydu. Yumruklarını sıkarak havaya kaldırdı ve sağır edici bir sesle haykırarak hücrenin güvenlik duvarına sert bir darbe indirdi. Darbenin etkisiyle şeffaf duvar, elektriksel arklar yaparak patladı. Şimdi babamın, bekçilerle arasında hiçbir engel kalmamıştı. Damian hiç düşünmeden babamın üzerine atladı. Babam, ani bir refleksle yana çekilerek aynı anda suratına sert bir yumruk indirdi. Annemin ona verdiği enerji o kadar büyüktü ve bu enerjinin etkisiyle o kadar kuvvetlenmişti ki, yumruğun şiddeti Damian'ın suratını paramparça etmişti.
Damian'ın bu başarısızlığının ardından Alexander babama hemen bir manyetik dalga topuyla karşılık verdi. Babam, manyetik dalganın şiddetiyle havada savrularak kulübenin duvarına çarptı. Bu o kadar şiddetli bir çarpmaydı ki, kulübenin ahşap duvarından büyük bir çatırtı gelmiş ve sanki bütün kulübe sarsılmıştı. Alexander gerçekten çok güçlüydü ve babamın bu darbeden sağ kurtulmuş olması tam bir mucizeydi.
Yavaş yavaş doğrulmaya çalıştı, kızgınlığı gözlerinden anlaşılabiliyordu. Bütün gücünü kullanarak Alexander'a karşı bir dalga topu fırlattı. Aynı anda Alexander da ona karşılık verdi. Babamın gönderdiği topun daha güçlü oluşu, büyüklüğünden ve mavi renginin daha koyu olan tonundan anlaşılabiliyordu.
Alexander aldığı bu darbe ile paramparça olmuştu. Ancak babam da ne yazık ki onun gönderdiği topun hedefi olmaktan kurtulamamıştı. Biraz önce aldığı darbe ve Alexander'a gönderdiği manyetik dalga nedeniyle iyice zayıflamış olan bedeni, havada savrularak şiddetli bir şekilde yere çarptı.
Tam o sırada omzuma dokunan bir el nedeniyle birdenbire irkildim. Aynı anda bana ismimle seslenmişti, ve bu ses bana oldukça tanıdık geliyordu. Merakla sesin geldiği yere doğru kafamı çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLANANLAR
Science Fiction"Eğer farklıysak..." Kelimeler boğazında düğümlenmiş, cümleyi tamamlayamamıştı. "Biz kardeşiz. Bundan en ufak bir şüphe duymuyorum." diyerek yatıştırdım onu. Sonra devam ettim: "Ama elbette tuhaf olan şeyler var. Mesela; genetik yapımız inanılmaz de...