"Tamam, öyle olsun. Şu soruya cevap ver o zaman: Hastalandığında -ki nadiren olmuştur- ne kadar çabuk iyileştiğini hiç düşündün mü?"
Susmamı "Evet." olarak kabul ederek devam etti:
"İnsanların çoğu, çocukluktan kalma izler taşır. Düşme, yanma veya kesilme sonucu oluşan izler… Sende hiç var mı?"
Şöyle bir düşündüm. Bir keresinde eskrim dersi sırasında kılıç yanlışlıkla bacağımı kesmişti. Yedi, sekiz santimlik ciddi bir kesikti. Gözüm, bacağımın o noktasına kaydı. En ufak bir iz kalmamıştı.
"Hayır, yok." diye cevap verdim.
Birden aklıma Ariel'in bacağında da bir iz olması gerektiği aklıma geldi.
"Ariel!" dedim heyecanla. "Aden seni tekneden aşağı itince, bacağını gövde üzerindeki metal sacdan yapılmış, üzerinde teknenin ismi yazılı panonun köşesine çarpmıştın. Ciddi bir kesik oluşmuştu. O izi gösterir misin?''
Ariel, eşofmanını sıyırarak bacağını gösterdi. Tekne macerasından kalan değil; ama bende olması gereken izin tamamıyla aynısı, çok belirgin olmasa da bacağında görülebiliyordu. Bu son derece şaşırtıcıydı.
"Neler olduğunu anlatacak mısın artık?" dedim sıkılmış bir ifadeyle. "Bunun beni Damian'dan gizlemekle ne tür bir bağlantısı var anlayamadım. Neden yüzümdeki yaraların iyileştiğini ondan saklama gereği duydun?"
"Carol, bu soruları sorman gereken kişi ben değilim."
"Ne yani, kafamı böylesine karıştırıp beni düşüncelerimle baş başa mı bırakacaksın?"
"Mesele de bu işte. Sana daha hiçbir şey anlatmadan bu hale geldin. Her şeyi birdenbire açıklasam ne hale gelirsin bir düşün…"
"Yine de bilmek istiyorum."
"Zamanla her şeyi öğreneceksin. Öncelikle şunu önerebilirim: Etrafına daha dikkatli bak. Gördüğünü sandığın şeyleri bile tekrar tekrar gözden geçir. Seni şaşırtacak bir sürü şey fark edeceksin. Ayrıca Damian, Coridan ve Alcander'i bana bırak. Lütfen endişelenme, ben hep senin yanında olacağım. Ne kadar tehlikede olduğunu bir bilsen…"
"Ne tehlikesi, neden bahsediyorsun sen?"
"Dediğim gibi, zamanla öğreneceksin. Şimdi, senden bir söz vermeni istiyorum. Ne dersem, soru sormadan yapacaksın. Bu çok önemli."
Forneus'un söyledikleri ne kadar ürkütücü olsa da, gerçek olduğundan bir an bile şüphe duymamıştım. Bu, beynimin derinliklerinde bir yerlerde, bu soruların hep var olduğu anlamına geliyordu. Cevabını aramak için hiç çaba göstermediğim sorular…
"Carol, seni çok zorladığımın farkındayım. Anlatılacak çok şey var. Yavaş yavaş anlatılmalı; ama ne yazık ki o kadar zamanımız yok. Bana güvenmek zorundasın, lütfen…"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLANANLAR
Ciencia Ficción"Eğer farklıysak..." Kelimeler boğazında düğümlenmiş, cümleyi tamamlayamamıştı. "Biz kardeşiz. Bundan en ufak bir şüphe duymuyorum." diyerek yatıştırdım onu. Sonra devam ettim: "Ama elbette tuhaf olan şeyler var. Mesela; genetik yapımız inanılmaz de...