"Hayır canım." dedi. "İki örümcek." ve ekledi ukalaca bir tavırla: "Sen gerçekten şu gözlerini kontrol ettir istersen…"
"Tamam, ukalalığı bırak da, o mağarada yalnız başına ne işin var, her zaman söylüyorum, bu merakın bir gün başına iş açacak diye. Adam gibi yoluna gitsen bunlar başına gelmezdi."
"Bir kere burada yalnız değilim, Kelly de benimle."
"Ciddi misin? Ama göremedim onu."
"Göremezsin tabii, arkadaki oyuğun içine koymuşlar onu. Örümcekler onu bir çeşit iplik makarası haline getirmişler; ama yaşıyor merak etme. Sadece hareket edemiyor."
"Peki, neden girdiniz oraya?"
"Ben Melanie'yi arıyordum biliyorsun. Mağaranın önünden geçerken boğuk boğuk gelen çığlıkları duydum. Kelly'nin sesiydi bu. Büyük ihtimalle örümceklerin kapının yanına tuzak için yaptıklarışu altın rengindeki ağa yakalanmış olmalı. Kelly'nin altına olan zaafını biliyorsun. Her neyse, içeriye girdiğimde onu makara gibi çevirerek ağ ile kaplıyorlardı. Hemen saklandım. Daha sonra kapıyı da ağla sıkıca kapattılar. Ağ dediysem bak, böyle bir şey."
Elindeki bir parça ağı alıp yakından gösterdi. Kalın sicim gibi, altın sarısı renginde bir şeydi. Eliyle zorladı, koparamadı. Kılıçla kesmeye çalıştı, yine başarılı olamadı.
Ekranı tekrar yüzüne çevirerek: "Hapı yutmuş vaziyetteyim anlayacağınız." dedi.
"Aden söze girdi: "Keira, Kelly'nin baltası nerede?"
"Onu koydukları oyuğun hemen önünde, sarmalanırken elinden düşürmüş olmalı."
"Dinle o zaman, o örümceklerle bence Kelly'nin savaşması gerekiyordu ancak zaafından dolayı başaramadı ve sonradan sen geldin. Kılıç ağları kesemiyor çünkü onlar ancak baltayla kesilebilecek şekilde tasarlanmış. Bu nedenle baltayı bir şekilde ele geçirmelisin."
"Evet, ama nasıl?" dedi Keira umutsuz bir ses tonuyla ve devam etti: "Hayvanları gördünüz, önlerinden bir şey almama izin verirler mi sizce?"
"Keira, bana bir iki dakika izin verir misin? Biraz düşünmem gerekiyor da." diyerek arkamda heyecan içinde detayları merak eden tayfaya döndüm ve durumu hızlıca özetledim.
"Vay be!" dedi Simon kafasını kaşıyarak. "Bu gerçekten inanılmaz."
''Nedir inanılmaz olan?'' diye sordum.
"Anlattığınız örümcekler: 'Golden Orb Weaver' cinsi örümceklerdir. Dünya üzerindeki bilinen en eski örümcek türüdür ve şu anda 'Nephila' cinsi olarak bildiğimiz türün atasıdır. Bundan yüz atmış beş milyon yıl önce bile var olduğu, bulunan fosillerle ispatlandı. İnanılmaz olan, büyüklükleri…"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLANANLAR
Ciencia Ficción"Eğer farklıysak..." Kelimeler boğazında düğümlenmiş, cümleyi tamamlayamamıştı. "Biz kardeşiz. Bundan en ufak bir şüphe duymuyorum." diyerek yatıştırdım onu. Sonra devam ettim: "Ama elbette tuhaf olan şeyler var. Mesela; genetik yapımız inanılmaz de...