Basit bir sandalyenin üstünde otururken bile kasıntısız bir asaletle doluydu Gece. Sessizliği ve sakinliği omuzlarına attığı bir pelerin gibi sarmıştı onu yine. Miray’ın geldiğini görünce ayağa kalktı. Hiçbir şey söylemedi. Kızın gece karanlığından daha karanlık gözlerini gördüğünde bile tepkisizce dikilip baktı. Durgun, uçsuz bucaksız bir boşluk hissi veriyordu. Miray bunu neredeyse huzurlu buldu.
Geçen saniyeler el ele verip dakikalara aktılar. Dakikalar gözlerini birbirinin gözlerine dikmiş iki kadının arasından, yanlarından, üstlerinden; ama onlara dokunmadan geçip gitti. Zaman başkaları için akıyordu sanki. Gece ve Miray kendi donmuş sessizliklerinde birbirlerini tartıyorlardı.
“Daha ne kadar. Orada. Öyle. Dikilip. Duracaksın?..”
“Bilmiyorum,” dedi Gece.
“Korkularıyla. Yüzleşmektense. Yıkımın. Yoz arzularına. Sığınır. Zavallı ruhlar...”
Gece kaşlarını çattı. Kendi üstüne alınmıştı.
“Yaşanan. Tüm. Bu saçmalığın. Sebebinden. Bahsediyorum…” dedi Miray o ağır konuşmasıyla. Gece’nin yanından geçip pencereden dışarı baktı. Sokak boş görünüyordu.
Sadece öyle görünüyordu.
“Güç. Zenginlik. Yaşam…” diye devam etti perdeyi kapatıp Gece’ye dönerken. “Hepsini. Kendinde. Topladıktan sonra. Elinde kalanların. Arzuların. Kısır tohumlarına. Dönüştüğünü. Görürsün… Hayat. Sadece. İhtiyaçların renklerine. Boyanır… İhtiyaçlar. Açtır… Sürekli. Karşılanmayı. Talep ederler… Sonunda. Yozlaşma. Ve yıkım. Kaçınılmazdır…”
“Değişim mutlaktır,” dedi Gece ifadesizce. “Doğan her şey ölür. Ölen her şey çürür.”
“Ama. Değişimin rengini. Bizler. Seçeriz… Çürümenin rengi. İçinde. Hayat da vardır… Yok oluş da…”
“Bize sunulan renkler istediklerimiz değilse?”
“Hep. Bir sebep. Bulup. Gerçeklerden. Kaçmaya. Çalışıyorsun…”
Bu suçlamayla Gece’nin gözleri mavi mavi yandı; çektiği acıdan şaşkın, öfkeyle doluydu.
Miray sakince sordu. “Artık. Yorulmadın mı?..”
Gözlerinin ışıklarının Miray’ın ruhlar yutan karanlığında etkisizce kaybolup gittiğini gören Gece sakinleşti.
“Yoruldum,” dedi açık sözlü bir teslimiyetle. “Bir yılgınlık var içimde. Bunca zaman benim için değerli olanları koruduğumu düşünüyordum. En başta doğruysa bile bu, o doğruyu bir yerde kaybettim. Duymak istediğin dürüstlüğümse bu konuda korkaklık eden biri değilim.”
“Dürüstlük. Her adımda. Sınanır…”
“Onu bu denli değerli kılan da budur.” Gece karşısında dikilen Miray’ı dikkatle süzdü. “Daha önce tanıştığımızı sanmıyorum. Sen, konuştuğum iki Miray’dan farklı birisin.”
“Aynı rengin. Bir. Diğer. Tonuyum…”
“Diğerlerini biliyorsun?” Ses tonu bunun bir soru olduğunu söylüyordu.
Miray başını salladı. “Evet…”
“Daha fazlası var mı?”
“Vardır. Ya da. Yoktur. Diyemem… Bildiklerin. Gördüklerin. Kadardır… Ancak gördüklerin. Var olanın. Ne kadarıdır?..”
Gece düşünceli göründü. Sessizliği bu sefer kalabalıktı, dillendirilmemiş birçok soru sessizliğinin içine sıkışıp kalmıştı.
“Kişiler. Akıllarında. Ve kalplerinde. Kendi renklerinin. Gölgelerini. Yaratırlar… Ve o gölgelerin. İçinde. Kendi. Asıl renklerini. Saklarlar…”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
FantasyBüyücüler, Avcılar, Sıradan İnsanlar ve İblisler... Hepsi bir düzen içinde yaşıyorlardı. Ta ki en güçlü Büyücülerden biri olan Gece'nin, sevdiği adam bir Avcı tarafından vahşice öldürülene kadar... Gece artık hem intikamını alıp halkın gözünde otori...