Ezel durumuna baktığında göt korkusuyla hafiften tırsıyor, diğer taraftan da yakalayabileceği fırsatları düşünüp içten içe heyecanlanıyordu. Yarı ölü bir ihtiyara bekçilik yapıyordu, ama bu bile bir şeydi, bir başlangıç. Bu şansı iyi değerlendirip Gece'nin gözüne girmenin ve onun kadrolu çalışanlarından biri olmanın bir yolunu bulmalıydı.
Şu ana kadar böyle düşünüyordu.
Şansı onu pek çabuk bırakmıştı.
Sağlık görevlileri ihtiyarı sedyeye koyup götürürlerken Ezel odanın bir köşesinde durmuş, ayağına kadar gelen fırsatın ondan uzaklaşmasını sessizce izlemişti. İhtiyar'ı korumalarla dolu bir yere götürülerse artık Ezel'e ihtiyaç kalmayacaktı. Ya sonra? Onu öylece bırakıp gitmesine izin mi vereceklerdi? Hiç sanmıyordu.
Kaçıp gitme istediği içinde öyle bir kabardı ki ayak tabanları kaşındı. Yine de olduğu yerde sabırla durdu. Aceleci davranıp boş yere dikkatleri üzerine çekmenin gereği yoktu.
İhtiyarı götüren sağlıkçıların arkasından kapı kapanıyordu ki biri onu durdurdu. İçeri dün geceki öfkeli hatun girdi. Miray. Öfkesinden pek eser kalmamıştı artık. Temiz kıyafetler giymiş, yaraları da bayağı iyileşmişti. Tipi pek bir şeye benzemese de Gece'yi kafaladığına göre ballı hatundu. Ayrıca onda tuhaf bir şeyler vardı. Ezel buna bir isim veremiyordu, ama biliyordu. O kız insanın savunmasız tarafını yakalayan bir kapan gibiydi. Rahatsız edici, tiksindiriciydi.
Sessiz Efendi'yle konuşabilseydi kızın ne olduğunu belki öğrenebilirdi. Tabii moruk hala yaşıyorsa, ya da konuşabilecek kadar çenesini oynatacak hali kalmışsa. Fakat Gece kimseyle konuşmamasını söylemişti. Emir de demiri keserdi.
Miray az önce kapıdan çıkanları omzunun üstünden başparmağıyla işaret edip, "Kimdi o?" diye sordu. Karşı odada kaldığı için sesleri duymuş olmalıydı.
"Sağlık görevlisi," dedi Ezel işi aptallığa vurdurarak.
"O kadarını anladık," dedi. "Sedyedeki kimdi?"
"Bilmen gerekseydi bilirdin."
Böyle söylemişti söylemesine de kızın sedyedekinin kim olduğunu sormasına şaşırmıştı. Dur bakalım, diye düşündü. Bu işin altından kim bilir ne çıkacaktı?
Adamlar yüzünden soğumuş kahvesini alıp tuvaletin yolunu tuttu. Sigarasızlık da kafasına vurmuştu. Kahveyi lavaboya boşaltırken kızın gitmiş olduğunu umuyordu.
Tabii ki gitmemişti.
"Gitmek gibi bir niyetim yok," dedi Miray kanepeye kurulurken. Sehpadaki sigara paketiyle çakmağı alıp Ezel'e uzattı.
Yine aynını yapıyordu işte. Gerilse de şaşkınlığı daha fazlaydı Ezel'in. Dün arabanın camlarını da çatlattığını söylemişti. Kırdığını değil, çatlattığını! Nokta atışıyla, tam olarak Ezel ne yaptıysa kız onu söylemişti. Paketi alırken merakla sordu. "Aklımı mı okuyorsun?"
"Hayır. Ona benzer bir şey."
"Nasıl yani?"
Miray onu geçiştirmek için elini salladı. "Neden Gece'yi öldürmek istedin?"
"İstemedim."
Kız onu doğrularcasına kafasını salladı. "İsteyen kimdi peki?"
Ezel paketten bir sigara alıp yaktı. İhtiyar Avcı yarı ölü yatarken rahat rahat içememişti. Onu düşündüğünden değil. Ezel'in kendinden başka birini düşündüğü görülmüşse bile işin ucunda yine kendi var demekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
FantasyBüyücüler, Avcılar, Sıradan İnsanlar ve İblisler... Hepsi bir düzen içinde yaşıyorlardı. Ta ki en güçlü Büyücülerden biri olan Gece'nin, sevdiği adam bir Avcı tarafından vahşice öldürülene kadar... Gece artık hem intikamını alıp halkın gözünde otori...