"AKLINI MI KAÇIRDIN SEN?!"
Sözcükler banyonun buhardan ıslanmış mermerleri arasında çınlayarak sekti. Elinde olsaydı Çınar aynayı parçalayıp içinden çıkacak, Gece'nin gırtlağına yapışacaktı.
Gece bir an boş boş baktı. Bağırmak Çınar'ın kişiliğindeki dikenlerden biriydi. Koparılıp atılabilirdi belki, ama gerek görmüyordu. Herhangi bir sesten daha fazlası değildi ve kıza yakıştığı da bir gerçekti. Çınar ona bağırıyordu; demek istiyordu ki 'seni önemsiyorum, senin için endişeleniyorum.' Gece bunu anlıyordu. Sadece anlıyordu işte.
"CİDDEN, AKLINI MI KAÇIRDIN?"
"Hayır," dedi Gece sinir zıplatan sakinliğiyle. "Yapılması gereken neyse onu yaptım."
"İki Avcı çocuğunu yakmakla suçlanıyordun Gece. Şimdi bariz senin eserin olan daha fazla kömürleşmiş avcımız var. Ellerine nasıl bir koz verdiğinin farkında mısın? Nasıl olmazsın? Farkındasın tabii. Farkında ola ola yapıyorsun."
"Uygun olan neyse onu yaptım, demedim Çınar. Gereken neyse onu yaptım dedim. Biraz fevri davranmış olabilirim; arabamı hurdaya çevirdiler."
"Sorsam modelini bile bilmezsin."
"Sonucu değiştirmeyecek küçük bir ayrıntı." Saçındaki havluyu çözüp ıslak saçlarını bıraktı. "Yarın Yazevi'ne varmış olurum. Gökdeniz ile oraya gidin. Raporlarınızı istiyorum." Durakladı. Dikkatli bakışları Çınar'ın kıpırdanmak için kıvranan dudaklarına kaymıştı. "Ne oldu Çınar? Bir şey söylemek için her zamankinden daha fazla istekli duruyorsun."
"Bekle yanına geleyim. Olmadı Gökdeniz gelsin. Tek başına..."
"Tek başıma değilim."
"Kastettiğim güvendiğimiz birinin yanında olmasıydı."
"Kız benim yanımda," dedi Gece. "Oğlan da İhtiyar'a göz kulak oluyor. Bu akşam bir otelde kalıp yarın yola çıkacağız. Sorun yok. Sen işlerini hallet. Yarın öğleden önce Yazevi'nde ol."
"Oğlana güveniyor musun?"
"Hayır. Dediklerimin dışına çıkarsa başına neler geleceğini fısıldayan korkusuna güveniyorum."
Çınar dudaklarını büzüştürüp memnuniyetsiz bir kabullenişle başını salladı. İtiraz etse neye yarardı? Gece ne derse o olacaktı. Çınar'ın görüntüsü aynanın yüzeyinden silinirken parlak cam, siyah ıslak saçların çevrelediği solgun bir yüzü yansıtmaya başladı. Durgun mavi gözler yansımasına ifadesizce bakıyordu. Ne o kadar adamı öldürmüş birinin vicdan yangını vardı içlerinde, ne de hayatta kalıp zafer kazanmış birinin gururlu neşesi.
Elinde havlu, saçlarını kurutmadan banyodan çıktı Gece. Üstünde otelin bornozlarından biri vardı. Akşamı onunla geçirebilirdi, fakat yarın için birkaç parça kıyafet getirtmeliydi. Kendisi ve kız için.
Oda sessizdi. Yatak boştu. Havluyu yatağın üstüne atarken pencereye çevirdi bakışlarını. Kız bir omuzunu cama yaslamış, dışarıyı seyrediyordu.
"Hala buradasın," dedi Gece usulca.
Miray irkildi. Dönüp Gece'ye baktı. Bir iki saniye yüzünü inceledikten sonra, gözleri aşağıya kaydı. Hızlıca Gece'yi süzdü.
Birbirinin aynı iki kıyafet, iki ayrı kişide bu kadar farklı görünebilirdi. Biri arzu ateşini körüklüyor, biri merhameti sunuyordu. Yumuşak kumaş Gece'nin kıvrımlı hatlarını sarıyor, uzun bacakları örtemeyen etek yetersizliğini dert etmiyor gibi görünüyordu. İnce bele sarınmaktan memnun kemer eteğin yanından kibirli bir uyuşuklukla sallanıyordu. Çözülmesi için basit bir hareket yeterdi. Banyo suyunun daha da kızartıp kan kırmızına döndürdüğü al dudaklarıyla ıslak saçlı kadın insanda o kemere uzanma arzunu yakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
FantasyBüyücüler, Avcılar, Sıradan İnsanlar ve İblisler... Hepsi bir düzen içinde yaşıyorlardı. Ta ki en güçlü Büyücülerden biri olan Gece'nin, sevdiği adam bir Avcı tarafından vahşice öldürülene kadar... Gece artık hem intikamını alıp halkın gözünde otori...