65-Katilin Peşindeki Katiller

485 68 13
                                    

    Penceresiz odanın ortasına çizilmiş büyük rünün ışıkları soldu. Rünün çevresindeki üç Büyücü bir uyumla kafalarını olumsuzca salladılar. Belli ki Yeldelen suikastçısının izi büyüyle bulunamayacaktı.

    Nera soğuk parmak uçlarını göz kapaklarına bastırıp bir süre öylece bekledi. Ağrıyan gözleri yorgunluktan yanıyordu. Teninin soğukluğu iyi gelmişti. Parmaklarını gözlerinden çekip şakaklarını ovaladı. Ne evrak işleri ne de yoğun iş temposu bitmek bilmiyordu. Patlamaya hazır bir şeyler vardı. Bunun gerginliğini artık birçok kişi hissediyor, açıkça konuşuluyordu. Panikleyen tavukları sakinleştirmek elbette zaman ve enerji israfına yol açıyordu. Üstelik tek sorun bu da değildi.

    Gökdeniz bir bıçak sevimliliğindeki gözlerini üzerine dikmişti. Eymen Yeldelen hakkında onu alenen sorgulamıştı. Nera, Yeldelen'le dövüştüğünü inkar etmemişti elbet, ama adamla tesadüf eseri karşılaştığın konusunda ısrarcıydı. Ki bu da tamamen yalan sayılmazdı. Bilindiği gibi en iyi yalan içinde gerçek olan yalandır. O akşam canı sıkkındı. Herkesin kötü günleri olurdu. Bu kısım tamamen doğruydu. Herkes biraz içmek ve kafa dağıtmak isteyebilirdi. Nera da o akşam gördüğü ilk bara kendini atmıştı. Yıkık adlı barda fazla kalmamıştı, evet, çünkü koca bir duvarı iblis kafalarıyla süslüydü. Canı sıkkındı, kişiliği bozuk değil. Bir iblis olarak iblis kafalarıyla dekore edilmiş bir yerde oturup içmek istememişti. Sokağa çıktığında Baraka adlı barı görmüştü. Bu kısmın da doğruluk payı epeyce fazlaydı. Barın kötü şöhreti malumdu. Meraktan içeri girmiş ve Yeldelen ona saldırmıştı. O da kendini korumuştu. O anda ona saldıranın bir Yeldelen olduğunu bile bilmiyordu, serseri olduğunu sanmıştı. Ki bu kısım tamamen yalandı. Bu yüzden kafasını işten kaldırmadığı şu zamanda arkasına düşüp de uğraşmaya değmeyecek bir meseleydi. Masasında bir evrak dağı vardı, üstelik o dağı bitirmek konusunda da Saye hiç yardımcı olmuyordu. Bu ise Gökdeniz'e verdiği en doğru bilgiydi. O akşam Yeldelen serserisi ona iyilik bile yapmıştı. Çünkü içmekten ziyade birisini gerçekten pataklamak istiyordu.

    Gökdeniz ona inanmış görünüyordu, yine de peşini kolayca bırakacak gibi de değildi. Suikastçıyı bulmanın aciliyetli zorluğu öncekinden daha da artmıştı şimdi. Herkesten önce ve kimseye fark ettirmeden adamı bularak, o uğursuz şişenin içinde ne olduğunu çözmesi gerekiyordu. Saye ondan ne saklıyordu?

    İpek kanatların tenini okşayan rüzgarıyla gözlerini açtı. Beyaz kanatlarını kapatıp açan kelebek incecik ayaklarının nazik dokunuşuyla Nera'nın alnına kondu. Yuvasına girer gibi kadının teninin içine girip gözden kayboldu.

    Nera gülümsedi. Bara bir gözcü bırakmakla iyi yapmıştı. Dedikleri gibi; suçlular suç mahalline hep geri dönerdi. Üç Büyücüyü orada kendi hallerine bırakıp aceleyle dışarı çıktı. Bu sefer o beyefendi elinden kolay kolay kurtulamayacaktı.

* * * *

    Ezel ağırlığını dayandığı duvara verdi. Dudaklarının arasındaki sigaranın kor ucu gece karanlığında kızıl bir ateş böceğine benziyordu. Kül kokulu belli belirsiz incecik bir duman yüzünü yalayıp kara göğe doğru uzanarak kayboluyordu. Gecenin geç bir vakti sayılırdı. Kulak patlatan müziğin altında sarhoşlar şişelerin dibini çoktan görmüş, kafalar bin bir otun dumanıyla buğulanmıştı. Birkaç ufak ve bir büyük bar kavgası çıkmış, küfürler yükselip alçalmış, dayaklar yenmiş, dayaklar atılmış ve nihayetinde bir sonraki kavgaya değin her şey olağanlığına dönmüştü.

    Ezel sindiği köşeden uyuşuk bakışlarla yeni barı değil, onun karşısındaki yıkıntı barı izliyordu. Daha doğrusu önceden Baraka adlı bir barın olduğu yeri. Artık mavi bir inşaat brandası binayı boydan boya kapatıyordu. Brandanın önüne de tılsımlı demir korumalıklar konmuştu. Ezel, Yeldelen'in hâlâ buralarda olduğundan emin değildi. Burada değilse bile adamın nerede olduğuna dair belki bir iz bulabilirdi. Yeldelen'i yakaladığı ânı hayal etti. Bebek bakıcılığına ya da ayak işlerine sondu.

AY IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin