6-

798 48 5
                                    

Evleneli bir ay olmuştu. Tuna Hanım apar topar yurt dışına gitmişti. Onun olmaması daha iyiydi aslında. Her yemekte laf sokmadan edemiyordu. Ekrem Bey olmasa bu evde ne kadar dayanabilirdim bilmiyorum. İlk zamanlar Kerem beni annesine karşı korusa da şu sıralar o da bana hayatı cehenneme çevirmekle meşguldü. İrem desen zaten her gördüğü yerde alay edip aşağılamaya çalışıyordu. Tüm bunları duymamak için onlarla aynı ortama girmiyordum.

Kafeden gelir gelmez mutfağa girdim. Bir şeyler yiyip odama geçecektim ki Kerem önümü kesti. Onu umursamadan geçmeye çalıştım, kolumu tutup engel oldu bu kez.

" Gülçin abla bugün izinli. Yemeği sen yapacaksın, iki saate yemek hazır olsun. " Bir şey demeden odaya çıkıp üzerimi değiştirdim. Tam odadan çıkacakken Kerem girdi odaya. Bakışları ruhsuzdu. " Bir saat kırk dakikan var. Babam geldiğinde yemek masası hazır olsun. "

Yemek yapmak benim görevim değildi ama bu kez sesimi çıkarmayacaktım. Odadan çıkıp mutfağa indim. Asu mutfakta oturmuş su içiyordu. Beni görünce gülümseyip yanıma geldi. " Ben de seni arıyordum. Gülçin abla nerede? Normalde çoktan yemek yapmaya başlardı bu saatte. "

Asu'ya kısa bir açıklama yapıp yemek yapmak için kollarımı sıvadım. Ekrem Bey'in en sevdiği yemek yaprak sarmasıydı. Asu yaprakları yıkarken ben de sarma içini hazırlıyordum.

**
" Gülçin nerede? Sarma çok lezzetli olmuş, teşekkür edeyim. " Asu ağzına sarma atıp babasına cevap verdi.

" Yemekleri yengem yaptı baba. Abim , Gülçin ablayı izne çıkarmış nedense.." Ses tonu soru sorar gibiydi. Kerem sinirle masadan kalkıp yukarı çıktı. Bir süredir bana kötü davranıyordu ama nedenini bilmiyordum. Kerem'in peşinden odaya çıktım.

" Kerem, ne oluyor? Sorun nedir, bana neden böyle davranıyorsun? "

Sırıtıp yanıma geldi. Eliyle yanağımı okşadı. Geri çekilmeye çalışsam da yapamadım.

" Bu ev senin cehennemin Mila Argun. Sana her gün, her dakika, her saniye cehennemi yaşatacağım."

**

Sabah kimseye görünmeden evden çıkacakken Kerem'in şoförü Aslan ile karşılaştım. " Mila, nereye gidiyorsun? Seni bırakayım. " dedi. Başımı olumsuz anlamda sağa sola çevirdim. Aslan benim arkadaşım olmuştu. Bazen onunla oturup konuşuyordum, sıkılmadan dinliyordu beni.

" Yine annene gidiyorsun değil mi? Hadi beraber gidelim, ben de tanışayım annenle. "

Aslan vazgeçmeyecekti. Gülümseyip arabaya bindim. O da sürücü koltuğuna oturup arabayı çalıştırınca derin bir nefes aldım. Ben çıkarken Kerem uyuyordu, nereye gittiğimi önemseyeceğini sanmıyordum. Yol boyunca ona çocukluğumu, annem ve babamın kitaplara konu olacak aşkını anlattım. " Annem bana hamileyken babamla annem kısa bir süre ayrılmışlar ama sonra yine bir araya gelmişler. Biz evde hiç kavga gürültü olmadan büyüdük. Bazen babam, annemi kıskandığı için kavga ederlerdi. " Sonra güldüm. Annemin kıyafetlerinin makasla kesilmiş görüntüsü gözümün önüne gelmişti.

Mezarlığa geldiğimizde Aslan hiç konuşmadan beni takip etti. Annemle babam yan yana yatıyordu. İkisinin de mezarını sulayıp mermerin kenarına oturdum. " Her zaman olduğu gibi ölürken de yan yana gittiler, ilk babamın ölüm haberi geldi. İki dakika sonra da annemi kaybettik. İkisi birbiri olmadan yaşayamazlardı. "

Mezarlıkta biraz daha durup eve döndük. Biz geldiğimizde Gülçin abla kahvaltıyı hazırlamıştı. Aslan müsaade isteyip yanımdan ayrılınca ben de odaya çıkıp üzerimi değiştirdim.

" Aslan'ı kafalamaya mı çalışıyorsun? Ona umut verecek bir şey yapma. "

Tam yanımdan geçerken kolunu tuttum. Benimle böyle konuşamazdı. Buna izin vermeyecektim.

" Sen böyle bir insan olabilirsin ama ben değilim. Ben Aslan'ı abim gibi görüyorum, o da beni kardeşi gibi. Laflarına dikkat et. "

**

Kuzey-

Tam bir aydır koca evde tek başıma yaşıyordum. Önce annemle babam gitmişti şimdi ise Mila. Mila bana hiç kıyamazdı, hiç üzmezdi beni ama bir adam için üzmüştü işte. Tuğçe her gün gelip ondan haber getiriyordu bana. Yine gelmişti. Biz birlikte büyümüştük onunla. Anne ve babasını hastalıktan kaybetmişti beş sene önce. Ona bir türlü açılamıyordum.

" O iyi merak etme. Kafeyi hiç aksatmıyor, ayrıca Mila kendini ezdirecek bir kız değil. Onu düşünme. Bu arada davayı kapatmışlar, sevindim senin adına."

Gülümseyip onu izlemeye başladım. Minicik burnu, kahverengi gözleriyle beni adeta kendine çekiyordu. O konuşurken zaman durmuştu sanki. Sonra kendime geldim. Tuğçe'nin getirdiği yaprak sarmasından bir tane alıp yedim.

" Eline sağlık, çok güzel olmuş. Evet, nasıl oldu anlamadım ama avukatım birden arayıp davanın geri çekildiğini söyledi."

Bir süre daha sohbet ettikten sonra Tuğçe gitmek için evden ayrıldı. Hemen yan taraftaki evde kalıyordu. Bir süredir evi satmayı planlıyordu ama alıcısı çıkmamıştı evin. Küçük, tek katlı bir evdi. Mila hep Tuğçe'nin bizimle yaşamasını istiyordu. Aklıma gelen düşünceyle arkadaşım Soner'e mesaj attım.

**

Tuğçe şaşırsa da Soner'in evi gezmesine izin vermişti. Rüzgar amca iflas ettiğinde bu eve taşınmışlardı ama doğru düzgün oturmamışlardı bile. Soner beğendiğini belli eden bir şekilde bana bakıp gülümsedi.

" Satış işlemlerini halledebilir miyiz, benim hemen taşınmam gerekiyor." Tuğçe bir süre düşünüp bana döndü. Kolumdan tutup mutfağa sürükledi.

" Of Kuzey ya!! Evi satmak istiyorum ama hemen yeni bir ev nasıl bulacağım? " Gülümseyip omzunu sıvazladım.

Tuğçe ve Soner satış işlemini hallederken ben de evdeki eşyaları depoya taşıtacaktım. Babamın özel deposu vardı. Yeni ev bulana kadar da Tuğçe benimle kalacaktı. Hem bu sayede belki de ona açılırdım.



Kalbimdeki  YaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin