9.Bölüm

5K 442 41
                                    

Derya Bedavacı (Kalbimi Kırıyorlar Anne)

*******

Afran tüm adamlarını toplayıp karanlığa aldırmadan dağıttı çiftliğin dört bir yanına. Hepsinin ellerinde ya fener vardı, ya alevi karanlığı yaran meşaleler. Eğer o küçük orospu kaçtıysa başına geleceklerden onun adına korktu Afran. Çünkü onu ölmekten beter edecekti. Hele ki Oğuz piçine gittiyse, bu kavgaya onları bir kez daha sokacaktı genç adam, hem de zevkle.

Neredeyse bir saatin ardından telefonu çaldığında öfkeden delirmek üzereydi. Ekranda gördüğü isimi garipsedi, Fatma kadın onu kolay kolay aramazdı. Kesin kızla ilgili bir haber almışlardı. Belki de Köksallar aramış ve kızın yanlarında olduğunu alay ederek haber vermişlerdi. Gerçi öyle bir şey olsaydı çiftliği değil, direkt Afran'ı aramazlar mıydı? Ararlardı elbet! Hem o kızın bu topraklardan çıkması kolay değildi, hatta imkansızdı. Yine de içini kemiriyordu onun nerede olduğunu bilmeden geçirdiği her saniye.

Bu merak sesine öfke olarak yansısa da Fatma kadını sever sayardı, bir kaç saat önceki hallerini saymazsa. Bunun için ses tonuna dikkat ederek konuştu açtığı telefonda. "Ne var Fatma kadın?!"

"Beyim çiftliğe geri dönün hemen. Kız burada, kaçmamış. Atların yanındaki boş kafeslerden birinde uyuyakalmış. Eve gelmesi için ikna etmeye çalıştık ama... Ama beyim eline bir yaba geçirmiş, yanına bile yaklaştırmıyor bizi. Şey... Beyim, hali çok perişan..."

"Anladım, sen içeri kadınlarda dâhil kimseyi sokma sakın. Ne yapacağı belli olmaz, size zarar vermesin. Ben hemen geliyorum." Telefonu kapatır kapatmaz yanında ki adama döndü Afran. Bir yanı yitiğini bulduğu için rahatlarken, diğer yanı hala kızgındı. "Yusuf, sen adamları topla. Herkes evine dağılsın. Kimse atların ahırına girmeyecek! Gireni öldürürüm anlaşıldı mı?"

"Emrin olur beyim."

"Osman'a da haber ver." Afran daha fazla vakit kaybetmemek için koşarak kat etti geldiği yolları. O kızı görmeliydi hemen yoksa kaçmadığına inanası gelmiyordu. Sonunda çiftliğe vardığında adımlarını ağırlaştırdı. Neredeyse yarım saattir koşmasına rağmen nefesi bile teklememişti adamın. Büyük taş evin arkasına yöneldiğinde ellerini sımsıkı yumruk yaptı o aptal kadını öldürmemek için, kendine verdiği telkinlere yardımcı olsun diye.

Sonunda kapının önünde ki yaşlı kadını gördüğünde, kadın yanına doğru yaklaştı ve usulca "Az önce kontrol ettim beyim, yarı uyur halde yavrucak" dedi. Zavallı kızın gözlerindeki korku, yüzünde ki kan izi... Gördüğü morluklar yaşlı kadının gözlerini doldurmuştu bir kez daha. Oysa Afran kendi çocuğu sayılırdı ve onun bir kadına el kaldırdığını daha önce hiç görmemişti. "Beyim, kız daha çok küçük, perişan halde... Şey... Diyorum ki bu gece benim evim..."

"Fatma evine git." Yaşlı kadın ağzına tıkılan sözlerini yuttu bir kez daha ve başını kızın olduğu yöne çevirdi. Yeniden önüne döndüğünde çaresiz bakışları gibi, ayakları da yönelmişti evine...

Afran, yaşlı kadının gidişini bile beklemeden içeri girip, büyük kapıyı kapadı içeriden. Anlaşılan bu gece zavallı atlarına rahat yok gibiydi. Kafeslerin sonuna doğru ilerledi ağır, sessiz adımları. Sonunda kızı gördüğünde gerçek bir rahatlama çöktü ruhuna. En azından kaçmayı deneyecek kadar aptal değildi.

Gözleri alacakaranlık mekânda yerde oturan kızın yanında ki demir uçlu yabayı bulduğunda tek kaşı havalandı alayla. Kadınları bununla püskürtmüştü demek. Eh caydırıcı bir silahtı kullandığı gerçekten. Elindeki odun parçasını kafesin demirlerine hızla vurunca, kız üzerini bile düzeltmeden ayaklandı elinde silahıyla birlikte.

Afran Damlası (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin