20.Bölüm

4.7K 349 27
                                    

Günlerdir Damla için güneşin doğuşu; sabırla beklediği, saniyeleri çetele yaptığı kurtuluş başlangıcıydı, çünkü celladı bir canavardı ayın doğmasını bekleyen. Yine de bir şeyi fark ediyordu artık genç kadın. Adam sadece yanına uzanıp bir müddet kalıyordu öylece. 

Bazen Damla belinde o kalın kolları hissediyordu, bazen adamın uykuda olmasına rağmen derin hıçkırıklarını ama dokunmuyordu. Yine de sevinemiyordu çünkü eninde sonunda yine o nefret ettiği adamın dokunuşlarını hissedeceğini biliyordu genç kadın, zira annesine gidebilmek adına yaptıkları anlaşma böyleydi çünkü. Hem daha annesine ne zaman gideceklerini de dememişti. Üstelik sormaya korkuyordu.

Açık renk, serin parkenin üzerine ayaklarını indirdiği an topuklarından bir ürperti sarıldı bacaklarına, bedeninin üst kısımlarına da yayıldığında soğuk akım; uçları açık, topuklu terlikleri giydi aceleyle. Adamın banyosunun aksine tatlı bir mavi ve kum rengiyle süslenen minik banyosuna girdi. Odası gibi büyük değildi banyosu, küçüktü ama yetiyor da artıyordu bile genç kadına. Zira akan kaynar su ile temiz olduğuna kendini inandırdığı zamanları yalnızca bu mavi fayansların arasında geçirebiliyordu.

Duşunu aldıktan sonra kalçalarına kadar uzayan saçlarını taradı, sıkıca ördükten sonra odasına döndüğünde yatağının çarşafını yere attı hızla. O adamın kokusu bile kalmamalıydı ne yatağında ne bedeninde. Yün yorganın altına girdiğinde rahatça, şükretti Damla bir geceyi daha sadece birkaç donuşla kapattığına.

Kurutmadığı saçlarının sabah edeceği eziyetin, Afran denen o adamın eziyetlerini aratmayacağını biliyordu ama hem çok yorgundu, hem de uykuya hasret. Zira adam gece ne zaman gelse yanına, nöbete duruyordu Damla'nın tüm hisleri. Tetikte bir uyku ise hiç dinlendirici değildi doğrusu.

En azından bu gece uzun soluklu bir uyku çekmek istiyordu Damla. Ne var ki gözlerini kapamasının ardından çok çok iki saat geçmemişti belki ama arkadan beline sarılan kollarla irkilip uyanması bir oldu. "Hımm çok güzel kokuyorsun kadın." Uykusunun arasına sızan sözlerin ardından omzunda ve boynunda hissettiği öpücüklerden kaçınmak için yorgana daha çok gömülse de iri ellerin engeline takılması çok sürmedi.

"Uğraştırma beni Damla, uyuyamadım ve rahatlamaya ihtiyacım var."

"O zaman Gülay'ı çağır yanına." Ardından yalvaran bakışlarını çevirdi adamın yosun yeşili hırçın gözlerine. "Yorgunum, uyumak istiyorum ne olur rahat bırak be..." Sözünü bile bitiremeden saçlarında hissettiği acıya denkti dudaklarını ısıran dişlerin verdiği acı. Çığlığı korkar gibi boğazında sessiz bir beklentiyle çıkacağı zamanı kollasa da şuan mümkün gibi durmuyordu açıkçası.

Afran, tüm ağırlığını verdiği bedeni soluksuz bıraktığını bilse de tek yaptığı reddedilmenin verdiği öfkeyi dindirme çabasıydı. Defalarca bu kadına bir gerçeği anlatmaya çalışsa da aylardır, aptal kadın anlamamakta ısrar ediyorsa neden ona acıyacaktı. Kadının üzerinde ki kapalı geceliği tiksinerek süzdükten sonra parçalara ayırarak çıkardı üzerinden. "Sana bir daha bu paçavrayı giyme demedim mi?"

Kendisine karşılık vermezken kadın, üzerinde ki eşofman altını da çıkarıp attı bir köşeye Afran. Usulca kadının boynundan mis gibi kokusunu çekerken içine "Anneni görmek istemiyorsun artık galiba?" dedi.

Yine kabullenişi yaşamak zorunda olmanın ağır yükü ile bedenini istemsizce sakınmaya çalışan ellerini indirdi. Sessizce bekleyecekti adamı. Annesi için yapıyordu, bunu içinden defalarca kez tekrar etti kendine.

"Adi bir orospudan farkın yok ha Damla?!"Adamın alaycı sesini işittiğinde içinden tek gelen yüzüne verebildiğince zarar verip, kaçıp gitmekti bu odadan, bu evden ve hatta bu şehirden. "Annem için" dedi buz gibi bir sesle "Sadece ona gidebilmek için bana orospu gözüyle bakman umurumda bile değil. Ben ne olduğumu çok iyi biliyorum."

Afran Damlası (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin