38.Bölüm

3.5K 329 47
                                    

38.Bölüm

Gözlerini araladığında henüz aracın içinde hızla hareket ettiklerini anlayınca kalbini sancılı bir korku kapladı küçük kadının. Adamın gözünden damlayan her gözyaşı saçlarının arasına sızdığında bu korkusu daha da çoğaldı, bebeğine bir şey olma endişesiyle.

"Kızım, Işık'ıma ne oldu?" dedi, kısık bir tonda. Cevap gelmeyince gözleri ile birlikte benliğini bir kez daha kapadı hayata ve Afran'ın canhıraş çağrılarına.

Hastaneye vardıklarında "Yardım ediiin! Çabuk baksın biri! Allah aşkına yardım edin!!!" diyen Hacer delirmek üzereydi Afran'ın kucağındaki kadının cansız, sessiz görüntüsüyle. Ardına bile bakmadan girdiği koridorda bir kez daha "Yardım edin ne olur kardeşim ölüyor!!!" diye gözyaşları içinde bağırdı bir kez daha.

"Damla dayan sevdam dayan, geldik." Afran kucağındaki küçük bedeni göğsüne daha sıkı sararak koridorda koşarken önüne çekilen sedyeye bırakmak istemiyordu son duasını. Lakin Osman, kadınını kollarından çekip almış, sedyeyi iterken bir yandan da "Doktooor! Doktor yok mu?" diye haykırarak koridoru yararak ilerledi.

Afran, kadının kaybolduğu kapıya çevirdiğinde bakışlarını yere çöktü. O güne kadar Afran Soykamer'in ağladığına şahit olan kimseler yoktu, şimdi de olmamalıydı. Osman gerisin geri dönerek yerde oturan adamı kolundan tutup kaldırdı ve boş odalardan birine soktu. "Beyim topla kendini kurban olayım. Bak Damla hanımın yanında kimse yok, burada olduğunu haber alırsa o Oğuz gavatı durmaz."

Afran adamın haklı sözleriyle kendini toparladı ve derin birkaç nefes aldı. "Haklısın Osman, adamları hastanenin çevresine yığ hemen. Damla buradan çıkmadan kimse geri çekilmesin. Giren çıkan kim olursa dikkatli olun." Ardından koşar adımları küçük kadının az önce kaybolduğu odaya yöneldi. Tam bu esnada dışarı çıkan doktoru yakaladı kolundan. "Damla, o nasıl?"

Seda birkaç hafta önce muayyene ettiği küçük kadının perişan haline tanık olduğunda ona bunu yapanı en ağır şekilde cezalandırmak isteyerek çıktı dışarı. Koluna yapışan adamı gördüğünde nutku tutuldu, dondu kaldı. Bu olmamalıydı, bu adam olmamalıydı o küçük kadının bebeğinin babası, çünkü ona gücü yetmeyebilirdi.

Öfkeyle silkelediği kolunu kurtardı. "Damla? İçeride ki perişan çocuk mu? Hani tansiyonu dörde düşmüş küçük kadın mı? Durumu iyi değil Afran bey! Durumu kötü, hem de çok kötü!"

"Onu görmek istiyorum çekil doktor!" dediğinde adam, göğsünden geriye doğru itilmeyi beklemiyordu doğrusu. Hatta Seda bile bu yaptığına inanamayarak baktı kendi eline. Sonrasında titreyen parmaklarını yumruk yaparak beyaz önlüğünün cebine soktu. Bu adam Mersin ağası diye bilenen Afran Soykamer'di maalesef ve Seda içeride ağlayan kadına bir kez daha üzüldü. "Dinleniyor Afran Bey, izin verin kendini toparlasın kız."

"Onu göreceğim, çekil dedim!!!" Önündeki kadını öfkeyle çeken Yusuf bile korkmuştu Afran'dan, doktor adına. Zira adamın gözlerinden ateş çıkıyordu adeta. İleri atılan güzel kadını durdururken genç adam, ortalığa Osman'ın kalın sesi yayıldı. "Şimdi değil doktor, inan şimdi savaşın sırası hiç değil."

Genç kadın bu iki büyük engelle baş edemeyeceğine karar verdiğinde silkelendi ama kurtulamayınca "Bıraksana beni be fırsatçı sende!" diye haykırdı. Sonunda adam kendisini rahat bıraktığında birkaç adım geriye çekildi Seda. İki adamı öfkeyle süzerken, kendisini tutan adama yaklaştı ve stilettosunun topuğunu acımadan geçirdi adamın ayağına.

"Bir daha kime dokunduğuna dikkat et hödük, ben içeride ki o küçük çocuğa benzemem anladın mı?" dedi, Yusuf'un kahverengi gözlerine bakarken. Ardından iri yarı Osman'a döndüğünde adamın bir adım geri çekildiğini gördü ve sağ kaşını neredeyse saçlarının başladığı yere kadar kaldırarak sinsice gülümsedi.

Afran Damlası (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin