40.Bölüm

3.5K 332 68
                                    

40.bölüm

"Kaç aylık bebeğin, kızım." Damla kadının sesinde ki şefkatli tınıyı duysa bile aralık kapıdan gözüne çarpan hareketlilikle bir oyunun döndüğünü çoktan sezmişti. Bir yanı Betül'ün o bebeğe gerçekten annelik yapamayacağını söylüyordu ama annelik içgüdüleri kızıyordu kadına. Betül yaralıydı evet, belki de dünyaya olan öfkesi de buydu ve bir kez daha bebeğinden olmak üzereydi.

"Daha çok yeni" derken ikilemde kalan genç kadın gözlerini yanında oturan adama çevirdi. Söylemek ve söylememek arasında gidip geliyordu sürekli...

"Allah tamamına erdirsin inşallah çocuğum ama senin yaşın da çok genç sanırım." Damla bu uzayan hoş beşin nedenini bildiğini bakışları ile anlatarak yapmamasını söylemeye çalıştı ama görüyordu nafile bir çaba harcadığını. "Beyza Hanım az önce yeğeninizin kalbinin ve ruhunun yaralı olduğunu söylediniz. Bence bir kadını iyileştirebilecek tek ilaç evlattır. İzin verin Melek'i annesine götürelim."

Beyza bu küçük kadının sözleri ile ne demek istediğini anlayarak avluyu gösteren cama çevirdi bakışlarını. Betül'ün bu küçük bebeği istemeyeceğine emindi ama Damla'nın sözleri de doğruydu ve ne yapacağını bilemiyordu kadın.

Bu sırada paldır küldür içeri itilen Elif ile Vedat'ın yakalandıklarını anladı. "Beyim bunlar kaçıyorlardı, yakaladık." Damla, yüzünde dehşetli bir öfke ifadesi ile yanından hışımla ayaklanan adama bakmaya korkuyordu.

"Bu ne demek Beyza Hanım?! Ben size güvendim siz benim yeğenimi mi kaçıracaktınız?!"

"Bakın Afran Bey..."

"Yeter! Damla gidiyoruz hemen, hadi" Damla yerde hıçkırıklara boğulan kadına daha fazla dayanamayarak eğildi ve kadını omuzlarından kavradı. "Abla kalk hadi, ağlama ne olur."

"Damla gidiyoruz dedim!" Genç kadın tepesinde bağıran adama öfkeli bir bakış hediye ederek yeniden döndü kadına. Neden her zaman üzülen, ağlayan bir kadın oluyordu ki? Gerçi kadının yanında duran orta yaşlardaki adamın da gözleri kıpkırmızıydı. Kadınla adamı de kendi ile birlikte kalkmaya ikna eden Damla arkasında duran adama döndü ve "Bağırma, bebeği korkutuyorsun" dedi üzgün bir tonda.

Afran kendisine diklenen kadınla neredeyse onu bile öldürecek kadar delirmişti. Halo dahi Afran'ın patlamaya hazır olan öfkesini hissederek Damla'ya birkaç adım yaklaştı. "Ne diyorsun lan sen?! Sana ne dediysem onu yap Damla, yoksa kendi çocuğun için endişelenmek zorunda kalırsın?"

"Sen ne dediğinin farkında değilsin galiba Afran Soykamer! Kimse benim bebeğime zarar veremez anlaşıldı mı? Beni bir daha bebeğimle tehdit etme!"

"O zaman aklını başına al Soykamer kadını, benimle inatlaşma." Afran sesine yerleşmek için fırsat kollayan sevincini görmezden geldi. Damla ya öfkesinden, ya da kabullendiğinden ona nasıl hitap ettiğine aldırış etmemişti bile.

"Ben kimseyle inatlaşmıyorum. Senin nasıl bir kalbin var ki bu kadar katılaşmış? Görmüyor musun bu kadın senin yeğenine annelik yapmış, canı gibi sevmiş onu. Teşekkür edip minnet duyacağına onlara böyle kötü davranıyorsun." Koca salon sanki bir anda daracık bir odaya dönüşmüş gibiydi iki gencin öfkeyle yükselen sesleriyle.

"O çok değerli gördüğün insanlar Münevver'i kaçırmaya çalıştılar bizden! Bunu görmezden mi geleyim yani?!"

"Hayır elbette görmezden gelme ama sen kendi çocuğuna değer vermiyorsun diye başkalarının da öyle olmasını bekleyemezsin!"

"Ben çocuğuma değer veriyorum!"

"Onun için mi beni bebeğimle tehdit edip duruyorsun?!" Ortalığa yayılan ince çığlık, iki öfkeli kalbin kulaklarına nüfuz ettiğinde sustu Damla ve Afran. Halo'nun kucağından Beyza'ya gitmek için kıvranan küçük bebeği gördüklerinde ikisi de şaşırdılar. Uğruna yarım saattir kavga ettikleri küçük nedenleri adı gibi gerçek bir meleğe benziyordu doğrusu.

Afran Damlası (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin