67.Bölüm

1.8K 146 11
                                    

67.Bölüm

Oruç kapalı perdenin ardındaki kızı deli gibi merak ediyordu doğrusu ama korkudan çıkmıyordu sesi. Sonunda daha fazla dayanamadı ve "Hadi be sarı melek, giyinmedin mi daha?" dedi.

"Kes sesini Oruç!" Genç adam gelen bu kötü karşılıkla, yan tarafta ki koltuklarda oturan kadınlara baktı. Onlarda diğer gelinin aileleriydi ve kızlarını bekliyorlardı. Damat olduğunu anladığı adam ise başını öne eğerek sakladı gülümsemesini.

Sonunda perde açıldığında gördüğü melekle dili tutuldu Oruç'un. Az önce gülümsemelerini saklayan kadınların "Tü tü maşallah, peri gibi olmuşsun kızım" dediklerini işittiğinde, diğer damat namzedine döndü çatık kaşlı kıskanç nazarları. Neyse ki adam nişanlısının ardında olduğu perdeye bakıyordu sabırsızca.

Kalbini patlatacak gibi olan aşkıyla yeniden döndü kadına genç adam. "Çok güzelsin Dilek."

"Gerçekten çok güzel oldu Oruç bey" diyen mağaza çalışanı, bu kez Dilek'e döndü. "Hiç tadilatlık bir durumu da yok, sanki sizin için özel dikilmiş gibi. Oruç beyin zevki hayranlık verici doğrusu." Dilek kendisine bakmadan, müstakbel kocasına az sonra methiyeler dizecek gibi görünen kadına baktı ters ters. Evet Oruç'a kızgın olabilirdi ama bir kadının terbiyesizce ona kur yapmasına da izin verecek değildi herhalde. Ya da... acaba abartıyor olabilirmiydi? Yok canım kadının bakışlarından belliydi arsızlığı.

"Değil mi? Seçtiği gelinde bu ince zevkin en büyük göstergesi." Kadın bu sözlerden sonra gözlerini geri kaçırarak baktı Dilek'e. Oruç ise kahkaha atmamak için direniyordu.

Dilek aynadaki yansımasına baktığında hayran kalmadan edemedi ama giymek istemiyordu onun beğendiği gelinliği. Diğer yandan giymekte istiyordu çünkü hayallerinin bile ötesindeydi; göğüs kısmı kalp gibi duran, gipür işlemelerle ve zarif bir ışıltıyla parlayan gelinlik.

Aslında straplez gibi durmasına rağmen çok ince bir tül omuz başlarını açık bırakarak kollarına doğru dar bir yol çiziyordu üzerindeki ince zarif gipür işlemelerle. Oysa dikkatli bakmadığında omuzlardaki işlemeler sanki gelinlikten bağımsız, kollarında var olan zarif ve beyaz dantel bir dövme gibi duruyordu. Eteği Dilek'in istediğinin aksine çok kabarık değildi ama öyle bir havası vardı ki sanki üzerinde bir rüyayı taşıyordu her an yok olup gidecekmiş gibi duran.

Her adımında sallanan etek, aynı zarif ışıltı dışında hiçbir dantel veya gipürle süslenmemişti ta ki uçlarında minicik incilerle işlenen kıvrak desenlere kadar. Sanki eski zamanlardan kalma bir aşk hikâyesi saklı gibiydi o desenlerde. Dalga dalga dökülen sarı saçlarının üstüne kondurulan uzun duvağı gördüğünde gözleri doldu ve Oruç'un gözleriyle kesişti aynada.

"Kısa oldu sanki duvağın gelinim." Genç kız kulağına doğru fısıldanan sözlerden sadece 'Gelinim' kelimesini duymuştu ve içindeki kıpırtı biran için dudaklarının yanlara doğru kıvrılmasına neden oldu. O an midesinden boğazında doğru hissettiği bir rahatsızlık sızlattı içini. Ardından aklına bedenindeki diğer minik can geldiğinde elleri karnına doğru gitti.

Oruç kaçırmadı kızın bu hareketini ve gülümseyerek baktı bebeğinin olduğu yere. Hayır, müstakbel karısı söylememişti bir bebekleri olacağını ve galiba söylemeye de pek niyeti yok gibiydi. Dilek'in renginin gittikçe solduğunu gördüğünde ters giden bir şeyler olduğunu anladı genç adam. O bebeği istiyordu, hem de her şeyden çok. Dilek gibi sapsarı bir kızı olmalıydı, onun kadar da gözü kara ama ela gözlü olmalıydı kızı annesi gibi.

Genç adam kızı geniş giyinme kabinine sürükledi aceleyle. Ellerini avuçları arasına aldığı an gözlerinin dolduğunu gördüğünde sol yanı kırıldı adeta. "Neyin var Dilek?" derken sesi bile titriyordu Oruç'un.

Afran Damlası (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin