26.Bölüm

4.5K 381 68
                                    

Damla ölmeyi tek kurtuluş olarak görmeye başladığı an doğruldu yatağın üzerinden. Aylardır işittiği hakaretler bir bir geçiş yapıyordu belleğinde, unutamıyordu hiç birini! Unutamıyordu hakkı olmaksızın teninde dolaşan nefesin verdiği utancı. Haksız yere yediği dayakları da silip atamıyordu ruhundan ve sona gelmiş gibi hissediyordu kendini. Çünkü haramdı unutmak!

Uzun zamandan sonra yeniden o adamın dokunuşlarını teninde hissetmek, buraya getirildiğinde yaşadığı acıları sanki en başından yaşatıyordu. Aynı o zaman ki kirletilmişliği bir kez daha tenindeydi. Banyoya koştu bir hışım ve kaynar suya aldırmadan yıkadı bedenini. Ahh bir de ruhunun temizlendiğini hissedebilseydi keşke. Yıkılan, yağmalanan hayatından geriye bir şey kalmadığını kalbindeki yeni kırıkların acısı anlatıyordu insafsızca.

Hem dışarıdan gelen Fatma kadının sesi, hem de azap dolu çığlıkların hatıraları kesildiğinde buğulanan zihninde, üzerine beyaz bornozunu giydi. Ruhu çekilmiş gibi hissetmesi normaldi kadına göre çünkü tükenmişti kurtulduğu o çirkin saldırıların sonunun gelmeyeceğini bildiğinden. Banyonun çekmecelerini yokladı, aradığını bulabilmek için. Ölecekti, öldürecekti kendini çünkü annesi kadar güçlü değildi, yaşayamazdı o adamın çatısı altında nefesi ruhunu bile kirletirken. Amma velakin yoktu aradığı çekmecelerde. Üzerini giyindi titreyen ellerle, çalışanların kullandığı en alt katta ki ortak banyoya gitmek için çıktı kapıdan.

Kararlıydı, bu gece sona erecekti tüm acıları. Bir alt kata vardığı sıra karşı karşıya geldiği adamdan kaçmak için ardını döndüğünde bir telaş hasıl oldu yüreğine. Ya adam anlamışsa ne yapacağını? Merdivenlerden çıksa yakalanırdı muhakkak, koridora koşsa bile yine sonunu görüyordu. O adamın elleri!

Telaşını gizlemeyi bir başarabilseydi keşke ama olmadığını, adamın "Damla nereye gidiyorsun?!" diye bağırmasından anlamıştı ne yazık ki. Daha fazla dayanamayan sinirlerinin emir verdiği ayakları loş koridorda koşmaya başladığında ardında ki adamın kendisini yakalamasından korkarak ilk kapıyı açıp girdi içeri.

"Kilit kilidi nerede bu kapının?"

Kapının üzerinde anahtar görmeyince çok oyalanmadan banyoya girdi ve kilitledi kapıyı hızla. Bu sırada odanın kapısının açılıp kapandığını bildiren o uğursuz sesi işitmişti bile genç kadın. Zamanı olmadığını bildiğinden derhal çekmeceleri yokladı ve buldu aradığını. Çevresine bakındığında gördü ki burası o adamın banyosuydu. Yani girmesinin yasak olduğu o pis yer.

Paketinden çıkardığı jileti iki parmağının arasına aldığında kapı artık uygulanan şiddete dayanamıyor gibiydi. "Damla aç şu kapıyı! Lan öldürürüm seni aç çabuk şu siktiğim kapıyı aç!"

Genç kadın yükselen sesten bile eli ayağı titrer haldeydi ilk saniyeden. Yine de korkmadı çünkü kurtuluş olarak gördüğü şeyi yapmazsa bundan sonra hayatının gerçek manada biteceğine inancı çok fazlaydı. Bileğine değdirdiği keskin metali boylu boyunca gezdirdi teninin üzerinde. Diğer bileğine de aynı acımasızlığı uygulayacağı vakit şiddetle duvara çarpan kapının ardındaki öfkeli yeşil gözlerle karşı karşıya kaldı Damla. Adamın gözlerinde ki deliliği gördüğünde, korkuyla çırpındı küçük kalbi.

Bu kadına bunca ay içinde hiç mi bir şey öğretememişti yani. Ölerek kendisinden kaçmayı düşünecek kadar aptaldı demek. "Ulan ben senin!"

"Gelme! Sakın yaklaşma bana! Allah belanızı versin hepinizin!"

"Ne yaptın lan sen?"

"Bana o iğrençliği ilk yaptığında yapmam gerekeni yaptım. Başka türlü senden kurtulamam biliyorum artık."

"Ölsen bile kurtulamazsın benden Damla, ta ki ben seni azat edene kadar. O elindekini bırak yoksa gelir önce dilini keserim, sonra da tenine adımı kazırım. Aaa.. Tabii bununla da yetinmem Köksal gelini, bu çiftlikte ki tüm adamlarım üzerinden geçerler sen ölürken. Hal böyle olunca ben seni azat etsem bile adım tenine, hatıralarım yüreğine zehir olur."

Afran Damlası (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin