44.bölüm

3.4K 355 84
                                    

Cihat denen adamla yola çıktıkları sıra, geride bıraktıkları içinde en çok Hacer ve Fatma annesini merak ediyordu genç kadın. Belki onlarla konuşabilirdi... Düşününce bunun imkânsızlığı sızlattı yüreğini, çünkü o pislik Afran kesinlikle en çok onları göz hapsine alırdı.

Sonra birden aklına Dilek ve ailesi geldiğinde benzi betti attı, midesinden yükselen safrayı zor tuttu. O adam kendisini bulmak için her şeyi yapardı ve biliyordu ki genç kadın, ilk zarar vereceği kardeşi ve ailesi olurdu. Belki de kimse fark etmeden geri dönmeli ve hapishanesinde yaşamaya alışmalıydı...

*******

Oruç mahmur gözlerini zorlukla açtı ve başucunda bomba sesleri çıkararak bağıran telefonuna baktı. Kimdi bu saatte rahatsızlık veren densiz böyle?

Ekrana baktığında arayanın Soner olduğunu görünce toparlandı derhal ve başını cama çevirdi. Hiçte erken bir saat gibi gözükmüyordu ama kendini çok yorgun, çok bitkin hissediyordu genç adam. Boğazı da ağrıyordu ve bu en nefret ettiği şeyin habercisiydi maalesef.

"Soner, ne oldu?"

"Oruç ağabey neredeysen çabuk Damla'nın arkadaşının evine git!" Genç adam bağırarak konuşan kardeşi ile şaşkınca oturmaya devam etti yatağında. "Oğlum ne oldu adam gibi anlatsana?" ahh baş ağrısı da başlamıştı şimdi.

"Ağabey Damla kaçmış, herkes alarmda." Daha kardeşinin sözü bitmeden ayılmıştı genç adam duyduklarıyla. "Afran ağabeyim birazdan burada olur ve kendine geldiğinde yapacağı ilk şey Dilek ve ailesine saldırmak olabilir."

"Dilek? Damla'nın arkadaşı olan kız mı? İyi de neden?" derken kendi aptallığına hayıflanarak küfür etti. Elbette Damla'yı geri getirebilmek için onları kullanacaktı Afran.

"Oruç ağabey, onlara en yakın sensin, ben gelirdim ama yetişemeyebilirim. Dilek'in telefonunu ve adresini mesaj atıyorum sana. Afran ağabeyim onlara ulaşmamalı." Ardından kapanan telefona küfrederek doğruldu yerinden. Elini yüzünü yıkayıp aceleyle giyinirken, Damla'nın deli cesaretine gülümsüyor, Afran için üzülüyordu. Çünkü adamın bakışlarında Damla'ya olan hislerini ayan beyan görmüştü Oruç. Gaddardı Afran ama onu bu hale getiren çevresiydi ne yazık ki.

Telefonuna gelen adrese doğru ilerlerken, bir yandan da kızı uyarmak için tekrar tekrar arıyordu onu. Sonunda "Efendim" diye duyduğu narin sese ne diyeceğini bilemedi genç adam ama şimdi her şeyi açık oynama zamanıydı.

"Dilek hanımla mı konuşuyorum?"

"Evet. Siz kimsiniz?"

"Dilek hanım, hemen ailenizi de alıp evinizden çıkın, hayatınız tehlikede."

"Çüş... Bu da yeni dolandırıcılık hilesi mi?" Adam az önce çok güzel konuşan kızın birden bire böyle çirkefleşmesine kaşlarına çattı. Bir de bunu ikna etmek zorunda mı kalacaktı yani?

"Bana bak edepsiz, ben hayatınızı kurtarmak için bir taraflarımı yırtıyorum, sen bana 'çüş' mü diyorsun?! Afran peşinize düşmeden önce çıkın o evden, hemen!" Dilek tanıdık ismi duyduğu an adamın dolandırıcı olmadığına inansa da neden hâlâ hayatlarının tehlikede olduğunu anlayamamıştı

"Neden Afran denen o pislik peşimize düşecekmiş ki?"

"Bak lütfen inan konuşacak vaktimiz yok. On dakikaya oradayım, aileni topla hemen." Dilek yüzüne kapanan telefona baka kalmıştı. Neden o adam peşlerine düşecekti gerçekten merak ediyordu genç kız? Hem kimdi ki bu adam, nereden bilecekti yalan söylemediğini. O sıra mutfaktan ellerini silerek gelen annesine baktı düşünceli gözlerle.

Afran Damlası (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin