19.Bölüm

3.7K 360 53
                                    

Korkarak çıktığında kıvrımlı merdivenlerden, kesinlikle beklediği bu değildi genç kadının. Aydınlık bir oda ve yeni mobilya kokusunun karıştı yağlı boya kokusu. Küçük bir çocuğun tebessümü oluştu yüzünde, içindeki kırgın kadına inat. Burası o kadar güzel görünüyordu ki inanamadı Damla kendisine ait olabileceğine. O adam böyle bir iyiliği kendisine yapmış olabilir miydi gerçekten? Oysa beklediği farelerin cirit attığı karanlık, dar bir tavan arasıydı.

Peki ne isteyecekti bu güzel oda karşılığında o adam? İşte bu sorunun olası cevabı tüm mutluluğunu öfkeli bir rüzgar misali alıp götürmüştü hevesiyle birlikte. Geriye kalan ise yalnızca gözlerini dolduran anıların verdiği acıydı bir kez daha.

Oda Damla'nın hayal bile edemeyeceği kadar ferah ve güzeldi kum rengi duvarları, büyük bir balkona açılan kapıdaki açık turkuaz rengi tülü uçuşturan yaramaz rüzgarla. Küçük camın önünde duran zümrüt yeşili üzerine bej çizgileri olan iki berjer ve aralarında duran yuvarlak sehpa odanın dışında gibi gözükse de bir ağırlık katmış gibiydiler.

"Burası benim odam mı yani?" derken içinde ki şüphe en gerçek haliyle yansımıştı yüzüne. Adamın bir yerlerden çıkıp 'Hayır sen buraya layık değilsin' demesini bekliyordu. Diyebilirdi tabi ki çünkü o adam tam da böyle biriydi.

"Tabii senin kızım. Afran bey oğlum sana sürpriz yapmak istedi." İşte buna hepsinden daha çok şaşıran Damla, Fatma kadının sonraki sözlerini algılayamıyordu bile. "Hacer balkon kapısını kapat, daha fazla üşümesin Damla kız. Boya kokusu çıksın diye kapattırmıyordum camı- peceyi."

Sessizce gezdirdi gözlerini kapının biraz ilerisinde ki duvarın önüne yerleştirilmiş sürgü kapılı, krem rengi dolabın üzerinde. Turkuaz, yeşil, mavi ve kahverengi düzensiz tırtıklı dikey çizgilerle süslü elbise dolabı iki kapaklıydı. Diğer kapak üzerindeki kare kesimli, düzensiz yerleştirilmiş sekiz aynadan, tam karşısında ki balkondan vuran güneş ışıkları odaya savuruluyordu. Bu sayede oda olduğunda daha bir aydınlık duruyordu doğrusu.

Tuvalet masasına döndü sorgulayan bakışları bu kez. Elbise dolabındaki aynı çizgili süsleme burada da çarptı gözüne ama bu kez çekmecelerdeydi. Oval aynasını açtığında Hacer, arkasının takı bölümü olduğunu gördü genç kadın. Güzeldi gerçekten ama Damla'nın hiç oraya koyacak takısı ne geçmişinde olmuştu, ne de şimdiki zamanda. Bu düşünceler arasına yine annesinin incili takımı ve Dilek'in ona doğum gününde verdiği gümüş kolye sızdığında, onları adamdan istemesi gerektiğini yazdı aklına. Elbet cesaret edebilirse.

Ve odanın en sonunda duran büyük yatak. Onunda başlığında ve bazanın mobilya kısımlarında aynı çizgiler vardı. Yatak oldukça alçak duruyordu ama bunun sebebi belki de çatının o tarafta üçgen bir eğimi olmasından sebepte olabilirdi. Yatağın yanlarında kalan geniş boşluklara iki küçük komodin yerleştirilse bile oldukça geniş bir boşluk vardı hâlâ.

Komodinlerin üzerinde duran eski ama güzel görünen abajurun yanında ki boş çerçeveyi görünce hüzünle gülümsedi Damla. Onu dolduracak hiçbir sevdiğinin fotoğrafı yoktu elinde. Burada ki kimsenin yüzünü ne gözlerini kaparken en son, ne de gözlerini açtığında ilk gördüğü olsun istemiyordu. Bu yüzden de hep boş kalacaktı o gümüş çerçeve. Yatağın üzerinde ki nevresim takımı da en sevdiği renklerden oluşuyordu ve yemin bile edebilirdi bu işte o adamın parmağı olmadığına dair. Yine de Fatma kadını üzmemek için gülümsedi ağır ağır ilerlerken odanın içinde.

"Bak kalorifer peteği ikiydi burada ama bir tane daha taktırdım... yani Afran bey oğlum emretti de öyle." Damla, yakalanmanın verdiği utançla başını eğen kadının yüzüne bakarak gülümsedi. "İyi etmiş, sağ olsun" dedi sırf onu mutlu etmek için. Yoksa dilinden o adam için dökülen yalnızca beddualar olurdu.

Afran Damlası (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin