21.Bölüm

3.9K 359 52
                                    


Afran aldığı haberle keyifli bir kahkaha attı. Öyle ki ev ahalisi çalışma odasına dalarak ne olduğunu öğrenmeye çalışıyordu ama onlara cevap veremiyordu kahkahaları yüzünden. Oturduğu ikili deri koltuktan doğruldu ve gözlerinde ki yaşları sildi neşeyle. Çıldırmış gibi hissediyordu kendini ve bunu ona sağlayan küçük kadını hediyelere boğmak istiyordu. Hatta daha ileri gidebilecek cesareti olsa kararmış kalbini bile hediye edebilirdi ona.

"Ağabey ne oldu?!" Afran, Emrah'ın sert sesine bile kahkahalarla gülmek istiyordu ama annesinin korkulu bir sesle konuşması biraz daha getirdi aklını başına. "Oğlum konuşsana ne diye deli gibi gülüyorsun? Allah'ım! Afran kendine gel!"

Çevresinde olan kardeşlerine tek tek baktı ve "İntihar etmiş!" dedi bir kez daha gülerek. "Oğuz piçi bu sabah intihar etmiş. Ben yılbaşı eğlencesi beklerken, o önce davranıp mutlu etti beni bu sürprizle!" Afran, annesinin gözlerinde ki neşeli halin bir aynını kardeşlerinde de görmeyi bekleyerek döndü onlara.

Evet Tugay beklediği gibi gülümsüyordu, hatta bir parça Emrah bile ama Soner kendisine tiksinerek bakıyordu. "Soner, neden gözlerinde bana karşı kötü bir bakış var kardeşim?" dedi, ciddiliğini takınmaya çalışarak.

"Düşünüyorum ağabey. Daha ne kadar kendinizi rezil edeceğinizi düşünüyorum."

"Ne diyorsun sen Soner? Ağabeyim doğru olanı yapıyor." Soner yanında ki ikizine döndüğünde içinden geçen tek şey onun da diğerleri gibi iğrenç olduğunu düşünmekti. Tugay'a cevap vermek yerine Afran ağabeyine döndü yeşil gözleri. "Damla'yı bırakacak mısın artık? Ne de olsa istediğin oldu" Niyeti, ağabeyinin niyetini öğrenmekti genç adamın. Zira daha fazla bu rezilliğe katlanmasını istemiyordu o küçük kadının.

Afran ise kardeşlerinin birbirine düşmesini asla istemiyordu ama Soner hiçbir zaman diğer kardeşleri gibi olamamıştı ne yazık ki. Hep yufka yürekli ve vicdanı tüm duygularının üzerinde olan bir kişiliği vardı çocukluğundan beri. Yine de kendi disiplininden taviz vermezdi karşısındaki kardeşi bile olsa. "Damla kalacak Soner. Ve sende benimle konuşurken ses tonunda dâhil kendine dikkat edeceksin."

"Neden kalıyormuş o orospu?"

"Anne, o kız orospu falan değil! Bırakın gitsin artık zavallı kız."

"Olmaz! Oğuz intihar etmiş dedim, ölmüş demedim. Damla'yı bıraktığım an ya o gider Oğuz'a, ya da Oğuz onu alır yanına. Buna ölsem bile izin vermeyeceğim."

"Neden?!" Afran biran da içinde kabullendiğinden haberdar olmadığı bir sahiplenmeyle "Çünkü Damla bana ait sadece!" dedi!

Soner beklemediği bu cevapla ardını dönüp çıktı çalışma odasının kasvet yüklü havasından. Demek büyük ağabeyi o küçük kadını sahipleniyordu. Bu iyiye işaret olur muydu bilmiyordu ama Fatma kadından akıl almak en güzeliydi belki de. Ağabeyinin, Damla'ya âşık olmasını isterdi gerçekten, böylece onun o kararmış yüreğine bir güneş ışığı dolabilirdi. Ve doğrusu, ağabeyi birazda aşk acısı çeksin istiyordu Soner. Lakin bu kez değen birinin aşkıyla.

Ahh... en kısa sürede olmalıydı bu aşk-meşk olayı yoksa Köksalların kızı yüzünden başının yanmasına çok bir zaman kalmamıştı. Evet evet bir taşla iki kuş. Ağabeyi Damla'ya aşık olursa bu intikam zırvalığını bırakırdı, böylece kendisi de Betül denen o kızla evlenmezdi. Silik gülümsemesi yüzünde genişlerken, dudakları neşeli bir melodi tutturdu...

Ziynet Hanım ise tıpkı oğulları gibi donmuştu duyduğu sözlerin ardından. Afran ikinci bir hataya daha hızla ilerliyor olabilir miydi? Hayır, bu kez o kızı kendi elleriyle öldürür ama izin vermezdi buna, veremezdi. Bu yüzden Afran'ın tek yumuşak karnını hedef aldı ve asla yapmayacağı bir şeyi yaptı. Gizlediği onlarca fotoğrafı toplayıp yeniden döndü Afran'ın çalışma odasına ve hepsini yerdeki mavi tonlarıyla bezeli halının üzerine fırlattı.

Afran Damlası (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin